Page 67 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 | Kazanım Kavrama Etkinlikleri
P. 67
TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11 Ortaöğretim Genel Müdürlüğü
CEVAP ANAHTARI
6. Olaylar kahraman anlatıcı bakış açısıyla aktarılmış. Olayları bi- Etkinlik No.:7
rinci tekil kişi anlatır, bu durum esere gerçeklik duygusu katmıştır.
1. Roman, sözlü edebiyattaki destanın bir aşamasıdır. Modern
Etkinlik No.:5 roman olarak kabul edilen Don Kişot’tan sonra da değişim ve
gelişim göstermiştir. Zaman zaman halk hikâyelerinden ve des-
1. Biyografik romandır. Bu tür kurgularda, hem roman türünün tanlarından yararlanır. (Romanın kaynağının destanlar olduğu
özellikleri hem de biyografinin belgesel özellikleri bulunur. Bi- daha sonra çeşitli unsurlar ve bu tekniklerle romanın yeni bo-
yografinin nesnel bilgisi, romanın öznel kurgusuyla birleştirilir yutlar kazandığı vurgulanır.)
ve anlatmaya bağlı olay merkezli bir tür oluşur. Bir başka deyişle
biyografik romanda biyografi nesnel bilgiyi, roman ise kurma- 2. “Kino’nun inciyi bulması ve satmak istemesi”, “alıcıların inciye
cayı temsil eder. ağız birliği ederek aynı fiyatı vermesi”, “Kino’nun inciyi şehirde
2. Olası Cevaplar: satmak istemesi”, “inci tüccarlarının Kino’ya çeşitli sıkıntılar ya-
Bence tahliller önemlidir. Çünkü olayların insan üzerindeki et- şatması ve Kino’nun ailesi ile kasabayı terk etmesi”, “bebeklerini
kisini irdeler. kaybetmeleri, kasabaya dönerek inciyi suya atmaları”.
Bence olaylar önemlidir. Çünkü roman olaya dayalı bir türdür. 3. Olaylar karşısında Kino da eşi Juana da pes etmezler. Bunda
Bence hem olay hem tahlil bulunmalıdır. Çünkü olaylar ve olay- etkili olan, bebeklerine iyi bir gelecek hazırlamak düşüncesidir.
ların gelişimi beni metne bağlarken tahlillerin bulunması olay- Bütün olumsuzluklara karşı koyarlar ancak bebeklerini kaybe-
ların gerçekliğini artırır. dince kasabaya dönerler.
3. Yazar; anlatımında biyografinin kullandığı tanıklara başvurmuş,
romanın kurmacası içinde gerçeklik uyandırmıştır. Tanıklara 4. Kino halk kahramanıdır. İnci pazarlarken gösterdiği dirayet tak-
başvururken de özetleme ve geriye dönüş teknikleri kullanılmış- dirle karşılanmış, Kino efsaneleşmiştir.
tır. Böylelikle romana gerçeklik katmıştır. 5. “Karıkoca toprak yoldan kente doğru geliyorlardı, her zaman-
4. “Çoktandır bu kadar müşteriye hasret kalmıştık.” (öğrenciye ki gibi Kino önde, Juana arkada değildi, yan yana yürüyorlar-
yaklaşımı) vb. ifadeler. dı.” (Yaşadıkları olaylar onların ilişkilerini daha da olumlu
5. Yazar aynı zamanda Mustafa İnan’ın da öğrencisidir. Kurguladığı etkilemiştir. Birlikte zorlukları aşacaklarını göstermişlerdir.
anlatıcı Oğuz Atay’ın öğrencilerle ilgili anısında ortaya çıkar. Bu Güçlü aile ilişkilerinin hayata tutunmada etkili olduğu gerçeğini
durum, romanın biyografik nesnelliği ile kurgusunu güçlendirir. ispatlıyorlar.)
“Ve incinin ezgisi bir fısıltıya döndü, silindi gitti.” (İncinin bu-
6. Beyaz Mantolu Adam, hayatta başarısız olmuştur. Dilenmeyi lunmasıyla inci üzerine kurulan hayaller ve hayallerin suya düş-
bile becerememiştir. Mustafa inan ise öğretmenlikte (üniver- mesini çağrıştırır.)
sitede öğretim üyesi) çok başarılıdır. Diğer yandan derinliğine
bakıldığında Mustafa İnan da hayatta başarısızdır, yöneticiliği 6. Metinde bir köy ortamında yaşayan karı kocanın yaşam müca-
yapamamıştır, politika onun anlayışına uygun değildir. Mustafa deleleri ve bu mücadelede yaşadıkları olumsuz durumlar dile
İnan’ın da para ile ilişkisi olmamıştır. getirilmiştir. Bu durumların, anlatılan ortamda herkesin başına
gelebilmesi mümkündür. Kişilerin tavır ve davranışları olayların
Etkinlik No.:6 mantığı içinde neden-sonuç ilişkisi önemsenerek anlatılmıştır.
Tasvirler; kişilere, mekâna ve zamana uygun biçimde ifade edil-
1. kuşluk vakti: Günün sabahla öğle arasındaki bölümü. miştir.
bıldır: Geçen yıl, bir yıl önce.
paçasını kurtarmak: Ölümden kurtulmak, iyileşmek. Etkinlik No.:8
ıvaz: Karşılık, çıkar.
2. İlahi bakış açısı ile kurgulanmıştır. Anlatıcının her şeye hâkimi- 1. Tanzimat Dönemi tiyatromuzun emekleme dönemi olduğu için
yeti, okuyucuda sezgi gücünü arttırır. Okurun yorumuna bırakı- birtakım teknik kusurlar içermektedir. Bu dönem bir yandan
lan yerlerle birlikte okuyucu da olayların içine girer. da tiyatromuz için arayışlar dönemidir. Tiyatro eserinin adapte
mi, tercüme mi yoksa millî mi olacağı konusu henüz bir netlik
3. Özetleme ve geriye dönüş tekniği kullanılmıştır. Okuyucuyu za- kazanmamıştır. Batılı anlamda tiyatro türünün edebiyatımıza
manda atlama tekniği ile gerilere götürmüştür. girişi Tanzimat Dönemi’dir. Bu sebeple Tanzimat Dönemi tercih
Emmin de at gördü, meydan gördü... Emmi kendi hanesinde de- edilmiştir.
ğil... Kuvay-ı Milliyede, harpte. Süvariydi Emmin. İyi ata biner,
iyi silah kullanırdı. Bir al atı vardı beylik... Yavrusu gibi bakardı. 2. Somutlamalar, kişileştirmeler ve benzetmelere yer vermiştir. Bu
Büyük Taaruz’da o atınan bindirdi Yunan’a...İzmir’e dek o atınan hem anlatıma güç katmış hem de okuyucu ya da izleyicinin his
kovaladı Yunan’ı... Terhiste nasıl öptüm yavrumu, nasıl kucak- dünyasına renk katmıştır. Sade bir dil ve akıcı bir üsluptan bah-
ladım al’ımı... Bak gözümün önüne geldi cümle olanlar... Sonra setmek mümkündür.
döndük köye. Ağam ölmüş, dam uçmuş. Bir gözü ağrıklı ana, bir
karı, bir yedi sekizinde çocukla kaldım ortalarda... Aha, şu ahır 3. “Doğru yol, Garbı ne taklit ne de adapte. Doğru yol, galiba, Türk
sekisinde kışladık bir yıl... Derdin ne, ağrın ne diye soran olma- insanından, Türk şartlarından, Türk mevzularından hareket
dı. Çok çekti Hıdır Emmin kadersiz kısrak. (Bu bölüm ya da bu edip hem öz hem biçim bakımından bir Türk tiyatrosuna var-
mak. Biz ancak bu kadarını yaptık. Bundan ötesini de gelecek
bölümden alınacak cümleler yeterlidir.)
nesiller başarsın artık...”
4. “Emmi, döven, ağa, dam...” Köyü ve köylüyü konu edinen bir
roman olduğu için gerçeklik duygusu uyandırmak amacıyla bu 4. “Frenk hayranları, Frenk tiyatrosunu taklitten medet umuyor-
yönteme başvurulmuştur. lardı. Rastgele Avrupa piyeslerini sözüm ona, Avrupalı gibi oy-
5. Her iki cümlede de özne-yüklem uyumsuzluğu vardır. İnsan dı- namakla bir yere varılır sanıyorlardı. Biz de adaptasyonu teklif
şındaki varlıklar özne olduklarında çoğul dahi olsa yüklem tekil ettik. Avrupa piyeslerini yerlileştirip Türk adabı, Türk deyişiyle
olur. Kişileştirme yapıldığında yüklem çoğul olabilir. kotarmayı denedik. İşte şimdi sen de onu avamın gustosuna ge-
Atlar başlarını sesin geldiği yöne çevirdi. tiriyorsun, ne var ki bunların hepsi de yetersiz.”
Atlar da kişnedi.
66