Page 141 - TEMEL SANAT EĞİTİMİ 9
P. 141

RENK BİLGİSİ









                                                                    Lahey, Eylül başı, 1882 Pazar sabahı
                 Sevgili Theo,
                 Son derece makbule geçen mektubunu şimdi aldım, bugün biraz dinlenmek istediğim için de
               hemen cevap yazmaya oturdum. (...)
                 Bu hafta bir yağlıboya resim yaptım. (...) Kumsal, deniz ve gökyüzünden oluşan büyük bir etüt.
               Geniş gökyüzünün renkleri uçucu bir gri ve sıcak bir beyaz, bir tek noktada da parlak, yumuşak
               bir mavi gözüküyor. (...) Keşke pano ya da tuval üstüne yapmış olsaydım. İçine daha fazla renk
               koymaya çalıştım, yani renklerin derinliğini ve sağlamlığını. (...)
                 Dün akşama doğru, ormanda çürümüş, kurumuş kayın yapraklarıyla örtülü bir yamacın resmini
               yapmakla meşguldüm. Yer, açık ve koyu kırmızımsı kahverengiydi; ağaçların gölgeleri de daha
               koyu çizgiler olarak düşüyordu. Kimi kez daha hafif kimi kez daha belirgin yarı yarıya silinmiş
               gibi... Bana zor gelen mesele, renklerdeki derinliği bir de yerin korkunç gücünü, sağlamlığını
               kâğıda yansıtmaktı ancak resmi boyarken fark ettiğim bir şey de o alacakaranlıkta daha ne kadar
               çok ışık bulunduğuydu. Hem o ışığı kaybetmeyeceksin hem de yerdeki zengin rengin içten gelen
               ışıltısını, derinliğini vereceksin.
                 Güz akşamında, batan güneşin ışıltısında, ağaçların yumuşattığı o kızıl kahverengi kadar
               harikulade bir halıyı imgeleminde canlandıramazsın. Bu yerden yükselen körpe kayın ağaçları ise
               bir yandan ışık alıyorlar; ışığın düştüğü yanları parıl parıl bir yeşil, gölgede kalan yanları ise sıcak,
               derin, karamsı bir yeşil. Bu fidanların gerisinde, kızıl kahverengi toprağın gerisinde, çok ince, uçu-
               cu, mavimsi gri bir gökyüzü var. Sıcak, nerdeyse mavi değil, ışıl ışıl. Bunun üstüne belli belirsiz
               bir yeşille işlenmiş, ağaç gövdeleri ve dallarından, sarımtırak yapraklardan oluşan bir ağ... Odun
               toplayan birkaç insan figürü, esrarlı gölgelerin yoğun koyultuları olarak dolanıyorlar şurada bura-
               da. Yerden kuru bir dal almak için eğilmiş olan bir kadının beyaz başlığı, yerin kızıl kahverengisi
               üstünde birden göz alıyor. Birinin etekliği ışığı yansıtıyor, bir gölge düşüyor, bir erkeğin karanlık
               gölgesi çalıların üstünden yükseliyor. Beyaz bir başlık, bir kep, bir omuz, bir kadın gövdesinin üst
               bölümü, biçimleniyorlar gökyüzü fonunda. Bu figürler büyük ve şiir dolu. O derin, gölgeli tonun
               alacakaranlığında, bir stüdyoda yapılmış kocaman, kilden figürleri andırıyorlar. (...)
                                                                                              Vincent
                                                                             Lahey, Ağustos başı, 1883
                 Sevgili Theo,
                 (...) Bugünlerdeki sinirliliğim, çalışma biçimimde meydana gelen bir tür değişimle ilgili olabilir.
               Bunu uzun süredir istiyor, arıyor, bekliyordum. (...)
                 Kendimi biraz bıraktım ya bugünlerde, her şeyin yapısını irdelemek, eklem yerlerine dikkat
               etmektense kirpiklerimin arasından bakmaya başladım ya, karşımdakileri doğrudan doğruya yan
               yana gelmiş renk lekeleri olarak görmeme yardımcı oluyor bu. Sonu neye varacak, nereye doğru
               gelişecek merak ediyorum. Esasen öteden beri renklerle neden daha çok uğraşmadım, hep me-
               rak ederdim çünkü tabiatım buna çok daha yatkın, nedense bugüne değin pek az geliştirebildim
               ama. (...)
                 Vaktiyle bir İngiliz dergisinde okuduğum bir öyküyü sık sık anımsıyorum son günlerde. Bir res-
               samı anlatıyordu. Başına gelen birtakım kötü olaylardan dolayı sağlığı bozulmuş; turba tarlaları-
               nın orada ıssız bir yere gidiyor ve orada, o melankolik çevrede, yeniden kendini buluyor. Doğayı
               hissettiği, gördüğü gibi resimlemeye başlıyor. Öyküde çok güzel anlatılmıştı bu, besbelli resimden
               iyi anlayan biri tarafından. (...) Neyse, pek yakında birlikte olacağız ve her şeyi karşılıklı görüşüp
               konuşacağız umarım. Yazabilirsen bir an önce yaz, parayı da ne kadar çabuk gönderebilirsen
               benim için o kadar iyi olur. Ellerini sıkarım.
                                                                                        Senin Vincent




                                                                                                    139
   136   137   138   139   140   141   142   143   144   145   146