Page 163 - TÜRK SANAT MÜZİĞİ KORO 10
P. 163
Okuma Metni
HAMÂMÎZÂDE İSMAİL DEDE EFENDİ (1778-1846)
İsmail Dede Efendi, İstanbul’da doğdu. Hac sırasında Mina’da bir kolera salgınında ölmemiş olsaydı yine İstan-
bul’da defnedilmiş olacaktı. İsmail adı, bir kurban bayramı
dünyaya gelmiş olmasından; dervişliği ve dedeliği de Mevlevî
tarikatına bağlı olmasından dolayı verilmiştir. Ona en yakışan
Dede Efendi adını ise İstanbul halkı buldu. Bildiğimiz kada-
rıyla o dönemde geniş halk yığınları tarafından başka hiçbir
Mevlevî dedesine “Efendi”, hiçbir kalem efendisine veya mol-
la efendiye “Dede” denmedi.
Hac yolculuğu dışında İstanbul’dan ayrılmamıştır.
Asıl uğraş ve meslekleri bambaşka olan 17. 18. ve 19. yüzyıl
geleneksel Osmanlı-Türk mûsikîsi bestecilerinin aksine Dede
Efendi, ömrü boyunca mûsikîden başka bir şeyle meşgul olma-
mıştır. Geçimini sağladığı “profesyonel” başka bir uğraşı oldu-
ğu da bilinmiyor. Topkapı Sarayı’nda Enderun meşk hanesinde
acemi oğlanlara mûsikî hocalığı, padişaha müezzinbaşılık, sa-
raydaki fasıl heyetlerinde hanendelik, Yenikapı Mevlevîhane-
si’nde naathanlık, ayinhanlık ve kudümzenbaşılık yaptı.
Dede Efendi’nin Türk müziği içindeki konumunu
çağdaşı Süleyman Faik Efendi 1830’lu yıllarda şöyle yazıyor-
du: ‘‘Hamamcıoğlu ölürse müzik usullerini bilen, beste oku-
yan ve beste yapan kimse kalmaz olup mûsikî gerileyecek ve
yok olacaktır.’’
Zamanla ünü yayılan Dede Efendi, neredeyse mitolo-
jik bir besteci hâline getirildi. Osmanlı-Türk müziği ortamında
bestecisi bilinmeyen veya unutulmuş ancak beğenilen birçok
eser; “Böyle bir eser olsa olsa Dede Efendi’nindir.” diye ano-
nimlikten çıkarılıp ona atfedilmiştir. Dede Efendi’nin eserleri
İstanbul’un hem geniş halk kitlelerini hem de okumuş kesimini
derinden etkilemiştir.
Mûsikîye adımını müzisyen/besteci padişah III. Selim’in dünyasında atmıştır. Şöhretini ise başka bir padişah, bes-
teci olan II. Mahmut’un sarayında kazanmıştır. Tanzimat’ın ve Abdülmecit Dönemi’nin müzikteki modernleşme adımlarına
o büyük bestecilik içgüdüsüyle bir miktar uyum sağlayabilmiştir. Yeni tarzda bir iki beste yapmış olmasına rağmen devrin
değişmesinin kendisini olumsuz etkilediğini belirten şu sözler onun müziğe dair simgesel vasiyetnamesi olarak kabul edilir:
“Bu oyunun artık tadı kalmadı.”
Sadeleştirilerek kısaltılmıştır.
Cem BEHAR
Osmanlı Türk Mûsikîsinin Kısa Tarihi
Yapı Kredi Yayınları 2015 İstanbul
s. 156, 157, 158
161