Page 67 - ÇALGI EĞİTİMİ | TAMBUR 11
P. 67

OKUMA PARÇASI
                                                 OKUMA PARÇASI





                                                 DEDE EFENDİ (1778-1846)



                  İstanbul Şehzadebaşı’nda doğmuştur. Kendi ismi ile değil de Mevlevi olması nedeniyle aldığı “Dede”

               unvanı  ile  anılmış  “İsmail  Dede”  veya  “Dede  Efendi”  olarak  meşhur  olmuştur.  Babasının  hamam
               işletmesinden dolayı  “Hamamizade İsmail Dede Efendi” olarak da anılmıştır.
                  Küçük İsmail, daha ilköğrenimini yaptığı Çamaşırcı Mektebinde iken müzik yeteneği ve sesinin güzelliği
               dolayısıyla  “İlahicibaşı”  olarak  seçilir.  Onu  bir  okul  töreninde  dinleyip  çok  beğenen  Anadolu  Kesedarı

               Uncuzade Mehmet Efendi onun ilk musiki hocası olur. Düzenli olarak gittiği Yenikapı Mevlevihanesinde
               Ali Nutki Dede ile kardeşi Abdülbaki Nasır Dede’den ve o dönemin ileri gelen diğer musikişinaslarından
               faydalanır.
                   İlk bestesi “Zülfündedir benim baht-ı siyahım’’ mısrasıyla başlayan buselik şarkısı musiki çevrelerinde

               büyük yankı uyandırmış ve dönemin padişahı III. Selim de eserin bestekârını saraya çağırarak şarkıyı ondan
               dinlemiştir. Bir süre sonra bestelediği “Hicaz Nakış Beste” de musiki çevrelerinde aynı ilgiyi görmüştür.
               Saraya tekrar çağırılan İsmail Dede Efendi, padişahın takdirlerini kazanmış ve sarayda haftada iki kez yapılan
               küme fazıllarına hanende olarak katılmaya başlamıştır. 1802 yılında saraylı Nazlıfer Hanım’la evlenmiştir.

                   III. Selim’in vefatından sonra İsmail Dede, II. Mahmut devrinde de sarayla olan yakınlığını giderek artırdı
               ve bunun neticesinde de sarayın başmüezzinlik görevine getirildi. Bu görevini Abdülmecid döneminde
               de sürdürdü. Dede Efendi, 1846 yılında hac vazifesini yapmak üzere gittiği Mekke’nin Mina mevkiinde
               yakalandığı kolera hastalığı sebebiyle vefat etmiştir.

                  Hanendeliği, hocalığı ve özellikle bestekârlığı ile Türk musikisinin önde gelen birkaç ismi arasında yer alan
               İsmail Dede Efendi, Türk müziğinin hemen her formunda eserler bestelemiştir. En güçlü yapıtları sayılan
               Mevlevi  ayinleri,  müziğinin  gelişimini  ve  niteliklerini  belirgin  bir  şekilde  yansıtmaktadır.    Bestelerinde
               dikkati çeken en önemli özellik klasik üslubun korunmuş olmasıdır.   Klasik üslubun hâkim olduğu büyük

               formdaki eserlerinin yanı sıra musikiyi daha geniş kitlelere yaymak için şarkı ve köçekçe gibi daha küçük
               formlarda da eserler bestelemiştir.
                  Bazılarının güfteleri de kendine ait olan beş yüzün üzerinde eser bestelemiş olan İsmail Dede Efendi’nin
               sadece 294 tane eseri günümüze ulaşmıştır. Bestekârlığının yanı sıra arabankürdi, hicaz-buselik, neveser,

               saba-buselik ve sultaniyegâh makamlarını da Türk müziğine kazandırmıştır.
                  Saraydaki görevinin yanı sıra Yenikapı Mevlevihanesindeki odasında da pek çok talebe yetiştiren İsmail
               Dede’nin en meşhur öğrencileri arasında: Dellalzade İsmail Efendi, Mutafzade Ahmet Efendi, Şakir Ağa,
               Hamparsum Limonciyan, Hacı Arif Bey, Eyyübi Mehmet Bey, Nikogos Ağa, Haşim Bey, Hüseyin Azmi Dede

               ve Zekai Dede sayılabilir.









               M. Nazmi Özalp, Türk Musikisi Tarihi, s. 214-221
               ÖZCAN, Nuri. TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA). c. 23, s. 93-95  66
   62   63   64   65   66   67   68   69   70   71   72