Page 220 - THM TEORİ VE UYGULAMASI 11
P. 220
SÖZLÜK
A K
ağu : Zehir. kadim :Eski, öncesi bilinmeyen.
âlât : Vasıtalar, aygıtlar. karamık :En koyu renk, siyah, ak, beyaz
âsâr : İzler, nişaneler, alâmetler. Abide- karşıtı.
ler. Hikâyeler, ananeler, gelenek- kuşe :Özen isteyen baskı işlerinde kul-
ler. anılan, parlak, düzgün, pürüzsüz,
B kaygan kâğıt. Köşe.
kutb :(Kutup) Dünyanın kuzey veya gü-
ney uçları.
bezek : Süs.
buse : Öpücük. M
C
mamur : Bayındır.
minhac : Meslek. Yol. Açık ve belli yol.
cemal :Yüz, çehre, sima, surat. mutekif : Kalbini dünya düşüncesinden ayı-
rıp kendini Allah’a teslim ederek
Ç hak dergâhına sığınmış, şeytanın
ve nefsin aldatmasından Allah’ın
himayesine girmiş ve hâl dili ile
Çalap : Allah, Tanrı.
“Rabbim beni mağf ret etmedikçe
D bu kapıdan ayrılmam.” diyen kim-
se.
dil : Gönül.
N
E
neşve : (Nişve-Nüşve) Sevinç, keyif, neşe.
edna : Kötü, pek aşağı. nüma : Bir araya gelmiş, birleşmiş olan,
emma : “Lakin, ancak, şu kadar var ki” an- müttehit.
lamındaki şart edatı.
Ş
H
şinas : Anlayan, tanıyan, bilen.
harap :Viran, ıssız, yıkık. Perişan. T
hicap :Utanma, sıkılma.
Hûda :Allah'ın isimlerinden. Kur'an-ı Kerim.
hüsn :Güzellik. tahkik : Doğruluğunu sınama.
hüsn-ü cemal :Yüz güzelliği. talibat : İkinci derecede olan, ikincil.
hüviyet :Kimlik. telkin : Bir duyguyu, bir düşünceyi aşıla-
ma.
V
İ
vakıâ : Olay, hadise.
intizar : Beklemek, beddua.
Y
yalap :Parlak, pırıltılı, şırıltı sesli.
Z
ziyade : Çok, daha çok, daha fazla.
219