Page 130 - SEÇMELİ PİYANO 12
P. 130

Okuma Metni


                   Müzik Tarihinde Barok, Klasik ve Romantik Dönem Özellikleri


            Müzik tarihinde Barok Dönem, 1600- 1750 yılları arasında kalan ve İtalya’da ilk opera denemeleriyle
            başlayıp Johann Sebastian Bach’ın (Yohan Sebastiyan Bah) ölümüyle biten zaman dilimini kapsar.
            Portekizcede “barocco” kelimesinden türetilen barok kelimesi “düzgün olmayan inci” anlamına
            gelmektedir. Soylular kesiminin beğenisini yansıtan bu çağ, Rönesans sanatına tepki olarak doğmuştur.
            Sanatta ustalığın önem kazandığı bir dönemdir. Tüm sanat dallarında olduğu gibi müzikte de ayrıntılı,
            görkemli ve ağırbaşlı bir üslubu ifade eder. Bu dönemde birçok ses, armoni ve hatta melodi aynı anda
            çalınmıştır. Bu durum yoğun bir müziğin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Klavsen ve sürekli bas
            eşliği yoğun bir şekilde kullanılmıştır. Ayrıca çok sesliliğe dönük yeni yaklaşımlar başlamıştır. Majör
            ve minör diziler oluşturulmuş ve füg formu sık kullanılmaya başlamıştır. Müzikte sesler ilk kez farklı
            çalgılara ayrılarak orkestrasyon gelişmeye başlamıştır.

            1750 yılında J.S. Bach’ın ölümüyle başlayıp, 1827 Ludwig v. Beethoven’in (Ludvig Fan Beythofın)
            ölümüne kadar geçen dönem ise müzik tarihinde “Klasik Dönem” olarak adlandırılmaktadır. Klasik
            Dönemde oldukça uzun, süslü ve kontrpuanı esas alan Barok Dönem anlatımı; yerini daha aydınlık,
            oldukça sade ve net bir sanata bırakmıştır. Müzik dilinin üç önemli ögesi olan melodi, ritim ve
            armoni bu dönemde önemli ölçüde gelişim göstermiştir. 18. yüzyılın ortalarında Güney Almanya’da
            “Mannheim Okulu” olarak bilinen ve zamanın ünlü besteci ve yorumcularının bir araya geldiği topluluk,
            dönemin müziğine damgasını vurmuştur. Bu bağlamda Mannheim Okulunun müzik tarihindeki
            yeri çok önemlidir. Bu dönemde yaratılan en önemli müzik biçimi senfoni, çalgı biçimi ise sonattır.
            Solo konçertolarda, yeni ortaya çıkan piyano gündeme gelir ve piyano için konçertolar yazılmaya
            başlanır. Senfoni kadar önemli bir biçim de dört çalgı için yazılan yaylı çalgılar kuartetidir. Opera
            ise C.W. Gluck (Gluk) ve W. A. Mozart’ın (Modsart) yapıtlarıyla yeni bir boyut kazanır. Piyano için ilk
            eser 1773 yılında Muzio Clementi (Muzio Klementi) tarafından yazılmıştır.

            Klasik müzikte Romantik Dönem, yaklaşık olarak 19. yüzyılın ilk yarısında Avrupa müziğine egemen
            olmuş bir dönemdir. Bu dönemde özellikle Almanya, Avusturya ve Fransa’da klasik müzikte yeni bir
            tarz meydana gelmiştir. Romantik müzikte, Barok ve Klasik Dönemlerden farklı olarak duygusal
            ifadelere ve bireysel ifade özelliklerine daha fazla önem verilmiştir. Romantik Dönem bestecileri;
            şarkılar, senfoniler, konçertolar ve opera müzikleri gibi türlerde çalışmalar yapmıştır.

            Bu dönem müziği; genellikle şiddetli duygular, yoğun melodiler ve dramatik efektler içermiştir. Ayrıca
            yeni çalgılar ortaya çıkmış, orkestraların boyutları da artmıştır. Romantik Dönemde müzisyenlerin
            ifade özgürlüğü artmıştır. Besteciler; duygu, düşünce ve hayallerini müziklerine yansıtmak için daha
            özgür bir alan elde etmiştir. Romantik Dönemde müzisyenler, eserlerinde daha dramatik ve dinamik
            değişimleri kullanmaya başlamıştır. Daha yüksek seslerin kullanılması, daha güçlü ve duygusal
            ifadelerin ortaya çıkmasına yardımcı olmuştur. Romantik Dönemde “program müziği” olarak
            adlandırılan ve “konusu olan” müzik türleri ortaya çıkmıştır. Program müziği; belli bir hikâyeyi ya
            da fikri, müzik yoluyla anlatmaya çalışan bir müzik türüdür. Romantik Dönemde orkestrasyon, daha
            karmaşık ve zengin bir hâle gelmiştir. Besteciler, farklı çalgıları bir arada kullanarak daha dolgun
            ve derin bir müzik ortaya çıkarmak için çalışmıştır. Romantik Dönem müziği; doğal güzelliklere,
            coğrafyaya, tarihe ve mitolojik hikâyelere ilgi duymuştur. Besteciler; bu temaları müziklerinde
            kullanmış, hayal güçlerini ve duygusal zekalarını kullanmaya çalışmıştır. Romantik Dönem müziği,
            genellikle içe dönük bir hava taşır. Besteciler; duygu ve düşüncelerini müziklerine yansıtmış, bunlardaki
            hissiyatı daha bireysel bir boyuta taşımıştır.






          128
   125   126   127   128   129   130   131   132   133   134   135