Page 146 - ÇALGI EĞİTİMİ UT 9
P. 146
3. ÜNİTE
O KUMA PARÇASI
UDİ NEVRES BEY VE HAYATI
mençeci Vasil, Santûrî Edhem Efendi, Ruşen Ferit Kam, Nubar
Tekyay ve Artaki Candan’ı özellikle zikretmek gerekir.
Nevres Bey, Türkiye’de plak sanayiinin yerleşmeye başladığı
dönemden itibaren plak çalışmalarına udu ve sesiyle katılarak
Columbia, Sahibinin Sesi ve Pathé gibi firmalarda Tamburi
Cemil ve Sadi Işılay’la birlikte plaklar doldurmuş ve bazı eserler
okumuştur. Ayrıca Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Arşivi’nde
kayıtları bulunmaktadır. Tenkitçi ve hırçın kişiliğinin yanı sıra
sıkıcı denecek derecede prensiplerine bağlı olan Nevres Bey
udunu hiçbir zaman geçim vasıtası olarak kullanmamıştır.
Udunun üzerine büyük bir titizlikle eğildiği, onu kimseye ver-
Ut virtüözü ve bestekâr mediği, hatta kırılmasından korktuğu için çok defa toplu ulaşım
araçlarına binmeyip yürümeyi tercih ettiği söylenir.
Malatya’nın Yeşilyurt ilçesinde doğdu. Horum Hâfız diye Mizaç olarak Tamburi Cemil’le pek uyuşamamasına rağmen
bilinen ve demirci ustası olan babasının 1880 yıllarında İs- saz topluluklarında uzun süre birlikte çalmışlardır. Olağa-
tanbul’a gitmesinden iki yıl sonra annesinin ölümü üzerine nüstü bir musiki kulağına sahip olan Nevres Bey en küçük
babası tarafından İstanbul’a getirtildi. Ardından babasının bir falsoyu bile hoş görmez, hemen müdahale ederdi. Pek
da ölümüyle Nevres’in eğitimi ve yetişmesi İstanbul’a ilk çok ses ve saz sanatçısı yetiştirmiştir. Bunlar arasında Refik
gelişinde babasını da himayesine almış olan bir paşa tara- Talat Alpman, İbrahim Ziya Özbekkan (Suphi Ziya Özbekkan’ın
fından sağlandı. Öğrenimini tamamladıktan sonra Bâbıâli’de ağabeyi) ve Bedriye Hoşgör onun utta devamı olmuş ve daha
çalışmaya başladı. Düzenli bir şekilde ders almadan kendi sonra gelenler de bu tekniği ilerletmeye gayret etmiştir. Lâle
kendine devam ettirdiği musiki çalışmalarında büyük ba- ve Nergis hanımlarla Safiye Ayla Targan da yetiştirdiği ses
şarı gösterdi ve bu arada ut öğrendi. Musikideki dönüm sanatçılarının en ünlülerindendir. Ayrıca Suphi Ziya Özbekkan
noktasının Tamburi Cemil Bey ile tanışmasından sonra ile İbrahim Ziya Bey’e de musiki dersleri vermiştir.
olduğu söylenir. 1900’lü yıllarda udi olarak şöhrete kavu-
şan, zaman zaman devlet adamlarının konaklarında özel Dostlarına, iyi anlaşılamayacağı endişesiyle beste yapmaktan
musiki dersleri veren ve dönemin önemli musikişinaslarının çekindiğini söyleyen Nevres Bey fazla eser bestelememekle
katıldığı toplantıların vazgeçilmez simaları arasında yer birlikte günümüze ulaşan eserleri onun bu konudaki başa-
alan Nevres Bey’in özellikle 1908’de Tepebaşı Gazinosu’nda rısını göstermektedir. Tamburi Cemil’le beraber bestele-
Manyasîzâde Refik Bey’in himayesinde düzenlenen, devrin dikleri muhayyer saz semâisinin yanı sıra 1926 yılında Lâika
ünlü sâzende ve hânendelerinin katıldığı konserle şöhreti Karabey’e ithafen bestelediği hüzzam saz semâisi şaheseri
daha da arttı. I. Dünya Savaşı’ndan önce plak çalışmaları olarak kabul edilir. Bestelediği sekiz adet şarkıdan, “Âşiyân-ı
için gittiği Almanya’dan dönüşünde armoni öğrenmeye mürg-ı dil zülf-i perîşânındadır” mısraıyla başlayan ısfahan
başladı. Cumhuriyet’in ilânından birkaç yıl sonra Mustafa ve “Gün kavuştu su karardı beni üzme güzelim” mısraıyla
Kemal’in isteği üzerine Cumhurreisliği Hususi Kalemi’nde başlayan muhayyer şarkıları en meşhur eserleridir. Onur
görevlendirildiyse de, Ankara’nın havasına alışamadığından Akdoğu şarkılarından yedi tanesinin notasını neşretmiştir.
İstanbul’a döndü. 1930’da Münir Nurettin Selçuk’un Fransız Nevres Bey’in bestekârlığının bir yönü de bazı şarkılara
Tiyatrosu’nda (şimdiki Dormen Tiyatrosu) verdiği ilk kon- yaptığı ara nağmelerdir. Ait oldukları eserlerle adeta özdeş-
sere udu ile katılan Nevres Bey, İstanbul Radyosu’nun ilk leşmiş olan bu ara nağmeler içerisinde Tamburi Mustafa
yayınından itibaren enstrümanı ile programlara katılmaya Çavuş’un, “Dök zülfünü meydâne gel” mısraıyla başlayan
başladı. Ancak yapılan yayınların kalitesinden şikâyet ettiği hisar-bûselik; “Küçüksu’da gördüm seni” mısraıyla başlayan
için hiç radyo dinlemediği söylenir. 1934’te çıkarılan soyadı şehnaz-bûselik; İsmâil Dede Efendi’nin, “Yine bir gülnihal
kanunu ile Orhon soyadını aldıysa da,Udi Nevres diye şöh- aldı bu gönlümü” mısraıyla başlayan rast; “Ben seni sevdim
ret buldu. Gırtlak kanseri teşhisiyle yatırıldığı Cerrahpaşa seveli kaynayıp coştum” mısraıyla başlayan bestenigâr
Hastahanesi’nde 22 Ocak 1937 tarihinde vefat etti ve çok şarkılarının ara nağmeleri en meşhurlarındandır. Yaptığı
sevdiği Yakacık Mezarlığı’na defnedildi. derlemelerle halk müziği repertuvarına katkıda bulunan
Türk musiki tarihinin en büyük ut icracılarından Nevres Nevres Bey, ayrıca Lavtacı Andon’dan iki takım karcığar
Bey ses sanatkârlığı ve bestekârlığının yanı sıra hocalığıyla ve bir takım gerdâniye köçekçeyi notaya almıştır.
da tanınmıştır. Geleneksel ut tekniğini aşarak tamamen Nevres Bey’in defterleri, kitapları ve pek çok notadan
kendine has bir teknik geliştirmiş, ut çalışındaki yüksek oluşan kütüphanesi vefatından sonra İstanbul Belediye
müzikalitesiyle Tamburi Cemil’in tamburda açtığı çığırı Konservatuvarı’na (İstanbul Üniversitesi Devlet Konserva-
Nevres Bey utta yapmıştır. Şerif Muhittin Targan gibi ut tuvarı) devredilmiştir. Özellikle güzel Türkçesiyle tanınan
virtüözlerinin ortaya çıkışında onun önemli rolü olduğu kabul Nevres Bey yalnız yaşamayı severdi. Yazın Fenerbahçe,
edilir. Dönemin tanınmış pek çok sâzendesiyle birlikte çalan ve Göksu, Kalender, Sarıyer; kışın Beyoğlu İstiklal Caddesi,
ünlü hânendelere de eşlik eden Nevres Bey’in birlikte çaldığı Ramazan aylarında da Şehzadebaşı gezinti alanlarıydı.
sâzendeler arasında Tamburi Cemil, Kanûnî Şemsi, Lavtacı
Hristo, Kemânî Memduh, Kemânî Bülbülî Sâlih, Ke- TDV İslam Ansiklopedisi, cilt 33, sayfa 58-59
144 145