Page 21 - Biyoloji 11 | Çalışma Defteri-4
P. 21
CEVAP ANAHTARI
AÇIK UÇLU
1. 10. beyin siniri olan vagus siniri; karın ve göğüs boşluğundaki kalp, akciğer, pankreas, bağırsak, mide gibi organların
çalışmasını kontrol eder. Salgıladığı asetilkolin ile kalp atış hızını (kalp ritmini) yavaşlatır. Vagus çevresel sinir
sisteminin otonom sinir sistemine aittir.
2. I. kapta vagus sinirinin uyarılması sonucunda vagus sinirinden bir nörotransmitter olan asetilkolin salgılanmıştır.
Bu madde I. kaptaki sıvı içinde difüzyonla yayılmıştır. Bir süre sonra I. kaptaki sıvıdan II. kaba aktarılmış ve II. kaptaki
kalbin atış hızının da düştüğü gözlenmiştir. Bunun nedeni, I. kaptan alınan sıvıda bulunan asetilkolinin, aktarılan
sıvıyla birlikte II. kaba da geçmesidir. Asetilkolin II. kalbin de atış hızının azalmasına neden olmuştur.
3. Deney kaplarına bir miktar adrenalin damlatılması, kalplerin atış hızının artmasına neden olacaktır..
4. Kalp, kalp kasının ritmik (düzenli aralıklarla) kasılmasını sağlamak için ritmik uyarılar doğuran ve bu uyarıları hızla
kalbin her yanına ileten özel bir sistemle donatılmıştır. Bu ileti sisteminde uyarıyı başlatan nokta sağ kulakçıkta
bulunan sinoatrial (SA) düğümdür. Kalbin doğal pili olan bu düğüm eşit aralıklarla, hastanın yaşı ve durumuna göre
değişen hızlarda uyarı üretir.
BECERİ TEMELLİ
I. Bağ doku, kollagen ve elastin isimli iki büyük yapısal protein molekülünden oluşur. Elastik dokudaki
mutasyona bağlı bozukluk, özellikle bağ dokusunun destek görevinde yetersizliklere neden olur ve bağ
doku vücudumuzun her yerinde olduğu için, Marfan sendromunda başta kalp ve damar sistemi, kemikler,
sinir sistemi ve gözler olmak üzere birçok organ sistemi etkilenir.
II. Aort kalpten çıkan basınçlı kanın geçtiği damardır. Atardamarlar kan basıncı nedeniyle elastik lif açısından
zengindir. Mutasyon nedeniyle elastik liflerin yapısı bozulduğunda, aort duvarları kan basıncına dayanıksız
hale gelir ve zamanla genişler. Toplardamarlarda elastik lif çok az bulunmaktadır. Ve kan yavaş hareket ettiği
için kan basıncı düşüktür.
III. Kapakçığın yapısının bozulması; kapakçık sarkmasına, kanın kulakçıklara geri dönmesine ve kalp
üfürümüne neden olur. Aortla vücuda istenilen miktarda kan gönderilemez.
IV. Aorttan dallanan ve kalbe geri dönerek kalbi besleyen damarlara koroner arter denir. Baypas ise, tıkanmış
olan bir damarın sorunlu bölümünün değiştirilmesidir. Koroner arterlere baypas yapılmasaydı kalp yeterince
oksijen ve besin alamadığı için miyokart enfarktüsü dediğimiz kalp krizi oluşabilirdi.
V. Kan basıncını ve nabzı düşüren, kalp kasının daha sakin kasılmasını sağlayan ilaçlar verilmektedir. Çünkü
aortta anevrizmaya sebep olan en büyük etmen elastik dokunun zayıflamış olmasıdır. Sorunlu bölge
düzeltilmiş olsa da aort boyunca tekrar genişleme riski devam etmektedir. Bu nedenle kan basıncının
yükselmesini önlemek önemlidir.
VI. İdeal kan basıncı 120 mmHg-80 mmHg arasında olmalıdır. Kan basıncının 140 mmHg- 90 mmHg den
yüksek olması hipertansiyon (yüksek tansiyon), 90 mmHg-60mmHg’den düşük olması hipotansiyon (düşük
tansiyon) olarak adlandırılır.
Kan basıncının yüksek olması, kan damarlarına yapılan basıncı da arttıracağı için anevrizmalara, felce, beyin
kanamasına, böbrek hasarı ve görme kaybına neden olabilir.
MATEMATİK-11
ORTAÖĞRETİM 21 BİYOLOJİ-11
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ