Page 16 - Türk Dili ve Edebiyatı 10 | Çalışma Defteri 5
P. 16

Açık Uçlu Sorular I


        Aşağıdaki metni okuyunuz ve soruları bu metne göre cevaplayınız.


                                                        ARABA SEVDASI
                        Bihruz Bey, bir Osmanlı paşasının oğludur. Özel hocalardan yarım yamalak bir eğitim almıştır. Alafrangalığa özenir.
             Süsü, gösterişi sever. Şık giyinir. Şımarık ve sorumsuz bir gençtir. Her fırsatta az buçuk bildiği Fransızca ile terzi, ayakkabıcı ve
             garsonlarla konuşur. Böylece Batılı olduğunu sanır.
                    Devrin pahalı eğlence yerlerinde arabasıyla gezinti yapar. Bir gün Çamlıca Tepesi’ne çıkan güzel bir arabada sarışın, kibar
             görünüşlü bir kız görür. Hemen ona âşık olur. Bu kızın adı Periveş’tir. Ertesi hafta yine oraya gider. Binbir özenle yazdığı mektubu
             yüksek aileden sandığı kızın arabasına atar. Fakat o günden sonra onu bir daha göremez. Yemeden içmeden kesilir, zayıflar. İşini,
             annesini ihmal eder. Arkadaşlarından Keşfi Bey bu aşkı öğrenir. Ona kızın öldüğünü, ailesini yakından tanıdığını ve bir de ablası
             olduğunu söyler. Bihruz Bey bu yalana inanır, büyük bir acıya kapılır. Sevdiği kızın mezarını bile bilmemektedir. Her geçen gün
             de serveti tükenmektedir.
                   Aradan günler geçer, Bihruz Bey’in aşkı yavaş yavaş küllenir. Bir ramazan Şehzadebaşı’nda dolaşırken âşık olduğu kıza rastlar.
             Fakat onun sevdiği kızın ablası olduğunu düşünür. Güçlükle yanına yaklaşır, üzüntüsünü bildirir. Kız kardeşine olan aşkından söz
             eder. Mezarının yerini sorar.
             (Aşağıdaki parça Bihruz’un, Periveş’in kardeşi sandığı kızdan sevgilisinin mezarını öğrenmek istediği bölümden alınmış-
             tır.)
             Artık iki aydan beri merak ettiği mezarın yerini öğrenmek için ele geçen kaçırmamak lâzım olduğunu düşündü. Binaenaleyh
             kırmızı şemsiyeyi takibe karar vererek harekete geçti. Kırmızı şemsiye durdukça o da durdu. O ilerledikçe Bihruz Bey’de ilerledi.
             Kırmızı şemsiye bir hayli gittikten sonra sağda bir sokağa saptı. Bu sokak tenha değildi. Biraz sonra sola sapıldı. Bihruz Bey’in
             artık tahammülü kalmamıştı. Hızlı hızlı gitti.
             Kırmızı şemsiyenin yanına vardı. Kırmızı şemsiyeli hanımın yüzüne bakmıyordu. Gözleri yerde olduğu hâlde meramını arz etme-
             ye başladı:
             — Ah pardon efendim, mil (çok) pardon!
             — Niçin? Ne var pardon diyecek?
             — Ah nasıl söyleyeyim? Hemşirenizin… Of! Söyleyemiyorum… Ah!. Mezarını nerede ise bana söylemenizi rica ederim. Afferder-
             siniz. Lakin emin olunuz ki hemşireniz… Ah! Bir anj (melek) gibi şast (namuslu ve iffetli) olarak gitmiştir.
             — Ne söylüyorsun anlamıyorum ki…
             (…)
             — Siz hemşiremi nerede gördünüz?
             — Çamlıca’da gördüm. Hemşireniz bir anj idi.
             — Konuştunuz, görüştünüz müydü?
             — Evet, topu topu bir defa konuştuk.
             — Siz ona bir çiçek verdiniz galiba.
             — Ah, evet! Bir çiçek… Ma povr filör (Zavallı çiçeğim)
             — O da size teşekkür etti, çiçeği aldı göğsüne iliştirdi. Öyle mi?
             — Ah, öyle oldu!
             (…)
             — Hemşiremi şimdi görseniz tanırsınız değil mi?
             — Ah!.. Ne demek efendim, ne demek? Hiç tanımaz mıyım?
             — Hele yüzüme bir iyi bakınız. Sakın hemşirem sandığınız ben olmayayım?
             — Ah!.. Ne kadar benziyorsunuz.
             — Beyefendi! Beni anam bir tane doğurmuş. Ne hemşirem var, ne de biraderim.
             (…)
             — Pardon, mil pardon! Kabahat benim değil, Keşfi Bey söyledi. İşte o beni aldattı.
             — Zararı yok. Bari bundan sonra sevdiklerinizi çabuk çabuk mezara göndermeyin.
             (…)
             Bu konuşmalar üzerine Periveş; alaylı kahkahalar atar, onunla nerede karşılaştıklarını, kardeşi olmadığını söyler. Bihruz Bey
             düştüğü kötü durumdan kurtulmak ister. Fakat pot üstüne pot kırarak daha gülünç duruma düşer. Utançtan kıpkırmızı kesilir.
             Sonra bir yolunu bularak oradan uzaklaşır.
                                                                                                                                                                                                  Recaizade Mahmut Ekrem





                                            ORTAÖĞRETİM     16 TDE-10
                                        GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21