Page 25 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 | Çalışma Defteri 6
P. 25
CEVAP ANAHTARI
BECERİ TEMELLİ - I
1. Olası Cevaplar: İbrahim, bir tercih yapmak zorundaydı ve bence en makul çözümü buldu. Dorukısrak’ı feda ederek
diğerlerinin karnının doymasını sağladı. Ben de İbrahim gibi davranır ve en zayıf halkayı feda ederek diğerlerini
korurdum. İbrahim’in yaptığı yanlıştı. Atı feda etmeden diğerlerinin yiyeceğinden kısarak Dorukısrak’ı evde tut-
malıydı. Zayıfları, kimsesizleri, hayvanları korumak kültürümüzün de bir parçasıdır. Ben İbrahim’in yerinde olsam
Dorukısrak’ı feda etmezdim.
2. Olası Cevap: Dorukısrak, vefasızlık hissediyor olmalıdır. Çünkü en iyi zamanlarında elinden geleni yapmış, emek
vermiştir. Güçten düşünce sanki hiç faydası olmamış gibi bir kenara atılmış olmak onu çok rahatsız etmiştir.
3. Olası Cevap: Dorukısrak zayıf düşmüş bir at olduğu, kış şartlarında dağda ot kalmadığı için günden güne daha
da zayıflayacak ve bir süre sonra açlıktan ölecektir. Açlıktan ölmese bile kurtların saldırısı sonucu hayatını kay-
bedecektir.
4. - İbrahim’in Dorukısrak’ı yılkılık olarak ayırmaya karar verdiğini Mustafa’ya söylemesi.
- İbrahim’in çocuklarından Dorukısrak’ı tepelere sürmelerini istemesi.
- Mustafa’nın ata binerek onu tepeye doğru götürmesi.
5. Olası Cevap: İnsanların olaylar karşısındaki tutum ve davranışı aldıkları eğitime, hayat tecrübesine, yaşına,
çevresine ve karakterine göre değişiklik gösterebilir. Aynı ailenin fertleri de olsa her insan ayrı bir kişiliğe sahip-
tir. Bu sebeple metinde baba ve oğulun farklı fikirlere sahip olması son derece normaldir. Ben de zaman zaman
hem ailemle hem de arkadaşlarımla aynı konuda farklı fikirlere sahip olabiliyorum.
BECERİ TEMELLİ - II
1. Görme duyusu: “…sisli bir günde, sarayın kapısından saat dokuz buçukta içeri girdiğinde…”“…Çar’ın yaverliğine yeni
atanmış olan parlak üniforma ve kordonlu bir subay…”“Çarnayef de hüzünlü bir yüzle odada aşağı yukarı yürüyor…”
Dokunma duyusu: “…Çar’ın bindiği küçük kızağın ön tarafına oturmuş olan genç arabacısı, eksi yirmi derece soğuk
ve sisli bir günde…”“…çivi kesmekte olan ayaklarıyla titreyerek yere basıp, kızaktan indi.”
İşitme duyusu: “…bütün halı döşeli koridordan mahmuzlarını şakırdatarak ilerlemeye başladı.”“…bütün varlığıyla
saygılı olduğunu gösterir bir halde kapıyı sessizce açıp, içeri girmişti.
2. a) “Sonra aynanın karşısına geçip, kıvırcık takma saçlarını düzeltmeye başladı.”“…hem de saçlarını düzel-
terek, buruşuk elleri ile nişanlarını yokluyordu.”“…zayıf ve titrek bacakları ile halı döşeli merdivenden çıkmaya
başladı.”“Çok genç olan kırmızı yüzlü, kara bıyıklı olan bu yaverin saçları da tıpkı Çar’ınki gibi öne doğru taran-
mıştı.
b) Olası Cevaplar: Ben roman kahramanlarının yazarlar tarafından ayrıntılı olarak betimlenmesini doğru buluyorum
çünkü bu sayede kahramanlar benim gözümde ete kemiğe bürünerek somutlaşıyor. Böylelikle yazarın anlat-
tıklarından yola çıkarak kahramanları daha iyi tanımış oluyorum. Ben bunu doğru bulmuyorum çünkü roman ben-
im hayal dünyamı harekete geçirecek bir üründür aslında. Her ne kadar olayı ve kahramanları yazar belirlese de o
kahramanları kendi hayal dünyamda şekillendirmek beni daha mutlu eder.
3. Yazar, olayları oluş sırası içinde aktararak öyküleyici anlatım biçiminden yararlanmıştır. Öyküleyici anlatım biçimi;
roman, öykü, masal, efsane gibi olaya bağlı metinlerin anlatımı için daha uygundur.
4. a) Bu metinde yazar kahraman durumunda değildir ve 3. kişili bir anlatımı benimsemiştir. Bu nedenle gözlemci bir
bakış açısı söz konusudur.
b) Olası Cevaplar: Ben de olsam romanımı gözlemci bir bakış açısıyla yazardım. Çünkü anlattıklarımın bir anı ha-
vasında değil tamamen tarafsız üçüncü bir şahıs tarafından aktarılan olaylar tadında okunmasını isterim. Ben ol-
sam 1. kişili anlatımı tercih ederdim. Bu yöntem sayesinde okuyucunun, olayları benim bakış açımla görmesini ve
anlattıklarımın daha inandırıcı, daha gerçekçi olmasını sağlardım.
MATEMATİK-11
ORTAÖĞRETİM 25 TDE-11
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ