Page 26 - Felsefe 11 | Çalışma Defteri 8
P. 26

CEVAP ANAHTARI




                                                 AÇIK UÇLU SORULAR-IV


         1) Bilinçli, özgür irade ile yapılan harekete dayanması ve hakikat yolundaki engellere karşı koyan bir isyan içermesi.
         2) İnsan kendisini ve çevresini hareket etmekle tanıyabilecekse bilinçli, özgür olan her hareketin ahlaki bir değeri olacaktır. Bu neden-
         le N. Topçu, insan için faydalı olanın, iyi, hayırlı olanın hareket ile mümkün olduğunu belirtmiştir. Sizin de bu görüşe katılıp katılmadı-
         ğınızı gerekçeniz ile belirtmeniz beklenmektedir. Örneğin siz de insanın ancak bilinçli ve özgür seçimler yaparak yani hareket yoluyla
         hakikate yaklaşabileceğini düşünüyor olabilirsiniz. Yada söz konusu hareketin insanı dünyevi sıkıntılar ile mücadele etmeye, diğer
         insanlara karşı tavır almaya iteceğinden ilahi konulara ve dolayısıyla hakikate yaklaşmaya engel olacağını düşünüyor olabilirsiniz.
         3) Çünkü Topçuya göre Allah’ın emirlerine, dine, ahlaka uygun olmayan durumlara itaat etmek kişiyi hakikatten ve dolayısıyla da
         ahlakiyetten alıkoyar, bu nedenle itaatçi olmamak gerekir. Öte yandan anarşizmde olduğu gibi bütün kural, değer, erdem vs. redde-
         dilirse de kişi hakikatten ve dolayısıyla da ahlakiyetten uzaklaşmış olur. Bu durumda yapılması gereken insan iradesine karşı isyan;
         Allah iradesine itaat etmek gerekir.



                                                 AÇIK UÇLU SORULAR-V


         1) Bergson süre ile sürekli bir oluşumu anlamaktadır, varlıkların her an var olduklarını, yok olduklarını, değiştiklerini düşünür. Bu
         nedenle evreni anlama çabası olan bilgi edinme probleminde de süre, yani varlık alanındaki sürekli değişim önem kazanır.
         2) Bergson bilgiye sezgi yoluyla ulaşılabileceğini savunmuştur. Ona göre sürekli değişim ve oluşum halindeki evreni anlayabilecek
         yegane yeti sezgidir. Çünkü sezgi aracısız, doğrudan bir kavramadır ve kesintisiz bir oluşum halini anlamaya, bütünü kavramaya ye-
         teneklidir. Felsefede bu görüş sezgicilik (entüisyonizm) olarak adlandırılmaktadır. Siz de varlığın ve evrenin bilgisine varmada sezgi-
         nin en güvenilir yol olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Duyu verilerinin insanı aldatmasının, aklın gerçeği görmede yetersiz kaldığını
         ama insana en doğru bilgiyi sezgisinin, hissinin verdiğini düşünüyor olabilirsiniz. Ya da tersi şekilde duyulara danışmadan, örneğin
         gözlemler, deneyler yapmadan; bu duyu verilerini anlamlandırma kabiliyeti bulunmadan, yani aklı kullanmadan en basit bilgilere
         bile ulaşılamayacağını düşünüyor olabilirsiniz.
         3) Bergson, evrenin kesintisiz bir oluş ve değişim halinde olduğunu düşünmüştür. Akıl ve duyunun da bu kesintisizliği kavrayama-
         yacağını, varlığın sürenin bir anındaki halini, parça parça ve donuk halini yakalayabileceğini oysa sezginin evreni bütünlük içinde ve
         değişim halindeki varlığıyla anlayabileceğini düşündüğü için sezgiyi akıl ve duyudan daha üstün bir yere konumlandırmıştır.



                                                 AÇIK UÇLU SORULAR-VI


         1) Sartre bilinçli bir varlık olan insanı varoluş bakımından diğer varlıklardan ayırır. Metinde de kağıt keseceği örneği ile açıklandığı
         üzere insan dışındaki varlıkların, insan yapımı olan bir nesnenin, o nesne ortaya çıkmadan ne şekilde, niçin var olacağı bellidir. Ancak
         insanın ne olacağı, nasıl biri olacağı alelade bir nesne gibi önceden belirlenemez. İnsan ne olacağını kendi belirler, bu nedenle Sartre
         “Varoluş özden önce gelir.” demektedir. Sizin de bu fikre katılıp katılmadığınızı kendi argümanlarınız ile belirtmeniz beklenmektedir.
         Örneğin, siz de Sartre gibi, edimlerinizi kontrol edebilecek hiçbir gücün bulunmadığını, davranışlarınızı ve hatta bu davranışlarınızı
         belirleyen kuralları bile sizin seçtiğinizi düşünüyor olabilirsiniz; ya da tersi şekilde insanın yaratılış özelliklerinin, yetiştiği çevrenin ve
         başka etkenlerin etkisiyle özgür olmadığını ve davranışlarını seçemediğini hatta kendine yazılmış kadere uygun yaşamaktan başka
         çaresi olmadığını düşünüyor olabilirsiniz.
         2) İnsanın seçimler yapabilme kabiliyetine sahip olması, yaptığı seçimlerin sonuçlarını üstlenmesi ve onlara katlanması gerekliliğini
         de doğurur. İnsan, olmak istediği gibi olandır. Kendini nasıl yaparsa öyle olacaksa, yaptığı eylemlerin sorumluluğundan kaçması da
         söz konusu olamayacaktır.
         3) Sartre’a göre insan herhangi bir seçim yaptığında bütün insanların da aynı seçimi yapması gerektiği fikri ile hareket eder. Çünkü
         insan hep iyi sandığı şeyi seçer ve herkesin de böyle yapacağını düşünür. Bu nedenle de insan yaptığı seçimlerle sadece kendine karşı
         değil diğer insanlara karşı da sorumlu olur.




                                                    BECERİ TEMELLİ


        Cevaplarınızı yapılandırırken şu noktaları göz önünde bulundurunuz:
        Mengüşoğlu’nda insan, ontolojik temelde antropolojik bir varlık olarak tanımlanmıştır. Önemli olan tüm insanlara has olanları gös-
        terebilmektir. İnsanın tek bir özelliğinden yola çıkmak yerine, insanın tüm yapısı ve eylemlerini göz önünde bulundurmak gerekir.
        İnsanı üretken ve ahlaki boyutlarıyla bir bütün olarak görmek gerekir. İnsan kendisini ve tüm insanları bu şekilde tanımalı ve eylem-
        lerinin sorumluluğunu üzerine alabilmelidir.









                                            ORTAÖĞRETİM    26 FELSEFE-11
                                        GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
   21   22   23   24   25   26   27   28