Page 90 - Proje Hazırlama (Tüm Kitap)
P. 90
Okuma Köşesi
ZIPLAMAK, SONSUZA DEK
Koyu bir renge bulandı gök kubbe. Birden, yavru- bedeniyle birlikte sürüklenir ruhu da. Kendisi gibi bin-
sunu yiyen meganthereonun (meganderenun) kor- lercesine katılır. Bu binlerin arasında kimileri vardır ki,
kunç sesine benzer bir ses duyuldu. Çıplak ayakla- hiçbir şey onları vazgeçirememiştir soru sormaktan.
rının ucuna düşen bir damlayla ürken kadın, mamut Çocuksu ruhlarının ışıltısı, gözlerinden yansır adeta.
postuna sarınarak ne olduğunu kestiremediği kararan Asla büyümezler. Hala yabancıdır onlara dünya. İşte
bulutlara korkuyla karışık merakla baktı. Kapkara bu büyük aynı zamanda küçük insanlar, bilim insan-
gözleri soruyordu: Nedir bu? larıdır.
Çölün yakıcı sıcağıyla kavrulan işçiler, Firavun'un
isteklerini yerine getirmek için ölesiye çalışıyorlardı.
Derken gökteki o sarı yuvarlak, tapındıkları parlak
varlık, kararmaya başladı. Sarı kumun üzerindeki işçi-
ler, inşaatı da firavunun emrini de unuttu. Ürküp kaçı-
şanı mı ararsın, yerlere kapananı mı... Ama hepsinin
aklından şu soru geçiyordu: Bu, nedir böyle?
Taştan gözlem kulesinin en üst katında, telesko-
bunu yıldızlı gökyüzüne çevirmiş inceleme yapan kır
saçlı adamın çökmüş bedenine rağmen hala dinç olan
kafasına şu soru takıldı: Ayın yüzeyindeki şu çatlaklar
nedir öyle?
Güneşli bir yaz günü, elindeki kuşun kanatlarını Görsel 3.3.4: Zıplamak
inceliyordu genç İtalyan. Tüylerin yönlerini, büyüklük-
lerini, kanadın biçimini büyük bir özenle çiziyordu not Koca bir kutunun içine on tane çekirgeyi kapatalım.
defterine. İşi bitince salıverdi kuşu. Özgürlüğüne ka- Düzenli olarak besleyelim bu çekirgeleri. Başlangıçta
vuşan yaratık, uçtu coşkulu kanat çırpışlarıyla. Genç, kurtulmak ister hepsi bu karanlık kutudan. Gerçek
kuşu hayranlıkla izledi. Ne de güzel uçuyordu! Sordu dünyayı merak ederler. Zıplarlar, zıplarlar ve zıplarlar.
kendi kendine: Acaba insanlar da uçabilir miydi? Önce biri pes eder. Yorulmuştur ve düşünür: Yiyecek
Profesör, uzun çabalardan sonra üretebildikleri var, yatacak yer de var. Ne diye kendini paralamalı?
kök hücreye ışıyan gözlerle baktı: İşte başarmışlardı. Aşağıda yaşamaya karar verir. Bir müddet sonra iki
Peki, ya bir canlı kopyalanabilir miydi? çekirge daha katılır ona. Karanlık kutunun içinde ra-
Neden yağmur yağar? Güneş tutulması nedir? hatları iyidir. Aradan günler geçer, bir de bakmışsınız
Dünya yuvarlak mı, düz mü? Kalp ne iş yapar? Kuşlar ki kutunun dibini mesken edinmiş dokuz çekirge. Ama
nasıl uçar? İnsanlar neden farklı farklıdır? Dünya na- biri hala zıplamakta var gücüyle. İşte karanlık kutu-
sıl oluştu? Bu ve buna benzer binlerce soru, insanoğ- nun içine hapsolmuş çekirgeleriz biz de. Aramızda,
lunun kafasını kurcaladı. İnsanoğlu hep sordu. Soru zıplamaktan vazgeçmemiş; azimle, inançla, düştü-
sormaktan asla vazgeçmedi. Sorduğu sorulara ce- ğü karanlıktan gerçek dünyanın parlaklığını gözleri
vaplar aradı. Kimi zaman cevap bulamadı, ama ara- kamaşmadan hayal edebilen bilim insanları yaşıyor.
maktan da vazgeçmedi. Kimi zamansa yanlış cevap- Sorular soruyor dünyaya dair ve cevap aramaktan hiç
lar aldı sorduğu sorulara, ama daima gerçeği bulmak vazgeçmiyorlar, tıpkı çocuklar gibi.
oldu amacı. Doğayı gözlemledi, bu dünyada birlikte Bu karanlık kutuda hapsolmak istemiyorsak her
yaşadığı canlıları inceledi. Olgulara aklıyla nedenler köşesinde sorular gizli olan bu dünyaya bir de çocuk
aradı, deneyler yaptı. Böylece "bilim" doğdu. Doğanın gözüyle bakalım. Aynadaki aksimize bakalım ve "Şu,
küçük haylaz kızı bilim, soru sorarak büyüdü hep. burnumuz dediğimiz şeyin üstündeki iki yuvarlak ne-
Bilim, yetişkin ruhların egemenliğindeki bu dün- dir?" soralım kendimize. Hayata başladığımız günden
yada çocuk kalabilmiş ruhlarla beslenir. Çünkü içine beri orada görmeye alıştığımız bu yuvarlaklar hakkın-
düştüğü bu dünyaya inanmayan gözlerle bakar ço- da ne biliyoruz gerçekte? Ve bozuk musluk gibi dur-
cuk. Gökyüzü neden mavidir, kuşlar nasıl uçar, uçsuz madan akıtan ortadaki şey ne? Biz kimiz? Önce ken-
bucaksız gökte kaç yıldız vardır, komşunun köpeği dimizi yeni bir bakışla inceleyelim. Sonra da sürekli
neden konuşmuyor? bilmek ister. Binlerce soru sorar baktığımız ama asla göremediğimiz dünyayı farklı
büyüklerine. Kimi zaman tatmin edici cevaplar alır; bakışlarla izleyelim.
kimi zamansa büyükler tarafından oldukça saçma Geleceğin bilim insanı olan çocuklarımızı, içinde
bulunan soruları cevaplanmaz; üstüne üstlük, sadece çırpındığımız tekdüze alışkanlıklar bataklığına çek-
merak ettiği için terslenir yavrucak. Günden güne alış- meyelim. Bırakalım, onlar sorgulasınlar dünyayı. La-
tığı bu dünya, yavaş yavaş cazibesini yitirir. Büyümek- civert gökyüzünün yıldızlarını saysınlar azimle, son-
tedir dünkü çocuk. Artık gökyüzü neden mavi, merak suza ulaşamayacaklarını anlayana dek. Bırakalım da
etmez. Mavidir işte, öyle olması gerekir. Kuşlar gibi zıplasınlar, sonsuza dek (Görsel 3.3.4).
uçmak istemez, yürümek yeter ona. Bazen yürümek İlkyaz SAGUŞ
bile fazla gelir. Gündelik hayatın rutinlerine kaptırdığı Aydın Fen Lisesi Öğrencisi
88 89