Page 125 - DESEN 10
P. 125
4. ÜNİTE DESEN ÇALIŞMALARINDA MEKÂN ÇİZİMLERİ
OKUMA PARÇASI
BİR RESSAMIN PORTRESİ
Kemal Erhan’ın kaleme aldığı Türk resim sanatının önemli doğa ressamlarından olan Hoca Ali
Rıza’nın sanatına ve sanata bakışını Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver, Prof. Nurullah Berk ‘in anla-
tımlarından derleyerek hazırladığı kitabından pasajlar;
“Ali Rıza’nın, bugüne kadar yapıldığı gibi, yaşantı, mizaç ve sanatını bir araya getiren, karıştıran,
kabataslak bir krokisiyle değil, kişiliğini derinlemesine, çeşitli devre ve aşamalıları içinde incele-
yen bir “portre” sini meydana getirmek hayli ilginç bir çalışma konusu. Yüzeyde bir bakışla biraz
tek yönlü, biraz biteviye sanılacak bir sanatçı mizacı. Aslında o tek yönlülüğü altına hayli komp-
leks bölümler gizliyor. Ali Rıza’nın kişiliği yanıltan, birden kavranamayan soydan. Bu resim delisi
sanatçı –çünkü bu vasfı ona yakıştırmak yerinde olur– resim yapma jestinin Türk toplumunda
seyrek görüldüğü ve günah sayılmasının sürdüğü devirde doğup büyümüş, sanatını geliştirmişti.
Çevresinde gördüğü ressamlar ve resimler kalıplaşmış formüller içinde idiler. O, sanat tarihimizin
bu yönden öncüsü olarak, resim yapmanın tabiatla sıkı ilgisi olduğunu anlatmaya başlamıştı.
Ali Rıza’yı, doğrudan doğruya tabiatı inceleyerek resim yapan ilk sanatçımız olarak değerlendir-
mek yanlış olmaz. Ne var ki, bu özelliğin nereden başlayıp nerede bittiğini gözden geçirmemiz
gerek.”
TABİATLA SARMAŞ DOLAŞ
Elbette ki, Ali Rıza, kendinden önce gelenlerle yaşıtları, çağdaşları arasında dış dünyayı izleyen,
akıldan değil gerçeklerden esinlenerek resim yapan sanatçılar tanıdı ve tablolarını gördü. On do-
kuzuncu yüzyıl ressamlarımızın sundukları örnekler meydan da idi. Gençlik ve olgunluk yıllarında.
Askeri liseye girmesi 1879 yılına rastlar. Oysa 1877 yılında Osmanlı ressamlarının bir sergisi açıl-
mış Tepebaşı Belediye Tiyatrosunda. Bu sergiye Salvator Valery, Warnia-Zarzecky, L.de Mango
gibi yabancıların yanında Miralay Halil Bey, Ahmet Ali Paşa, Adil Bey, Heykeltıraş Oskan Efendi
gibi yerli sanatçılar katılmışlardı. Adil Bey, Şeker Ahmet Paşa, Halil Bey gerçeğe tutkun ressam-
lardı. Modele, görünüye bakmadan ellerine fırça almazlardı. Nuri Paşa, Süleyman Seyit de vardı.
Ali Rıza’ya örnek. Hepsi izlerdi tabiatı. Hiçbiri “kompozisyon” ressamı değildi bu saydıklarımızın.
Bir Osman Hamdi vardı onlardan ayrılan, kendini figür ve düzenlemeler ressamlığına veren.
Tabiattan esinlenen ressamların memlekette varoluşları, Ali Rıza’ya örnek oluşlarına karşın biz
yine, onu, tabiatla sarmaş dolaş olmuş ilk Türk ressamı bilir, bu yönden öncülüğünü değerlendi-
rebiliriz. Şurası bir gerçek ki tabiat iki bakış, ondan iki esinleniş var. Dışından seyredişle içine giriş,
kucağına atılış var… (29, 30, 31)
“Çeşit” kavramı burada birinci derecede rol alır. Meydana getirdikleri eserlerin değeri dışında
kimi eski ressamlarımızın tutumunu ele alır, onları Ali Rıza ile karşılaştırarak aydınlatıcı bir sonuca
varabiliriz…
…Ali Rıza’nın sanatçı olarak moral kişiliğini belli başlı çizgileri içinde belirttikten sonra önemle
üstünde durduğumuz tabiata bağlılığını ele alalım.
Ressamın yüzlerce desenini gözden geçirdik. Defter sayfalarını bir bir çevirdik. Yazılarını okuduk.
Onu iyice anlamaya, düşüncemizde canlandırmaya çalıştık. Yağlıboya tablolarından, desen ve
123