Page 133 - DESEN 11
P. 133
PORTRE
İnsanlık tarihi boyunca portreye, kayıtlara geçme
isteği, ölümsüzlük tutkusu, egemenlik kurma iste-
ği, yönetici-soylu sınıfa ait olma ayrıcalığı ve dini
inanışa bağlı olarak ölüm-defin törenleri, hukuki ve
ticari ilişkiler gibi nedenlerle ihtiyaç duyulmuştur.
Eski Yunan’da Helenistik heykel sanatının büyük
öncüsü Lysippos (Lisippos), gerçek hacim ve ha-
reketi heykellerinde hissettirirken portre ressam-
lığında da kendini kabul ettirmiştir. Büyük soylu
ailelerde, çeşitli yıl dönümleri nedeniyle ataların
görüntüsünü halka açma alışkanlıkları, zenginlik
ve güç gösterisi ile birleşince portre; Roma sanatı-
nın özgün anlatım biçimi hâline gelmiş, olağanüs-
tü bir gelişme göstermiştir. Roma İmparatorluğu
dönemlerinde ölülerin bal mumu maskeleri yapıl-
mış ve yüksek statü sahibi kişilerin villalarındaki
mezar odalarında saklanmıştır.
Önemli kişilere ait olmadığı bilinen en eski port-
relerden bazıları ise Fayyum mumya portreleridir.
Roma Dönemi’nde Mısır’ın Fayyum bölgesinde
mumyaların konulduğu tabutlara çizilen bu ger-
çekçi betimlemeler içeren portreler, çeşitli freskler
dışında bugüne ulaşmış olan tek Roma Dönemi
portre türü olarak bilinmektedir (Görsel 4.50).
Soylu Romalıların ellerinde, halka açık geçit tö-
renlerinde taşınan bu resimler ve büstler heykeltı-
raşlar için model teşkil etmiştir. En yaygın şekli ile
modelin fizyonomisini gerçeğe en yakın benzetme
sanatı denilebilecek portre, Roma’da bu en bilin-
dik anlamını taşımamış; ortaya çıkarılan görüntü Görsel 4.50: Mumya portresi, 2. yüzyıl, Louvre Müzesi, Paris
her zaman kişinin hatlarına sadık kalmamıştır.
İslamiyet’ten önceki Türk resim sanatının en eski örneklerinden Kağnılı boylarına atfedilen Karasuk
ve Taştık dönemlerinde (MÖ 1400-MS 300) Uybat mezarlarından çıkan tahta heykeller ve taş üzerine
oyulmuş ruh tasvirleri, ölü yıkanırken yüzünde pişen boyalı terrakotta maskeler natüralist ve detaycı
portrelerdir.
Egemenlik kurmanın olmazsa olmaz sembollerinden olan sikkeler üzerine portre basımı, MÖ 412’den
bu yana yönetici sınıfın halklar üzerindeki etkilerini artırmak için bir yöntem olmuştur. Arkaik Devir’de
kralın kudretini gösteren bu sikke portreleri zamanla gerçek çehrelere dönüşmüş, beraberinde yönetici-
nin yaşamına, zaferlerine, kalkındırdığı ülkelerin tasvirlerine yer vermiştir.
İfade etme, sunma, sergileme özelliklerine sahip olan portre sanatı, zaman içinde yöneticilerin, soyluların
ve kralların hizmetinde olmaktan çıkmış, diğer sosyal gruplara ait insanlara, tüccarlara, zanaatkârlara,
bankerlere, bilge ve sanatçılara da hitap etmeye başlamıştır. Portreye atfedilen güçlerden biri de “temsil
etme” işlevidir. Türk resim sanatında portreye bu amaçla başvurulması, Sultan ll. Mahmud’un portresini
Bab-ı Ali’ye astırması ile gerçekleşmiştir.
Portre sanatının özellik, amaç ve işlevlerini maddeler hâlinde aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz.
a) Güç ve mevkii sembolü olma özelliği (egemenlik, asalet, zenginlik, statü vb.)
b) Kalıcılık özelliği
c) Temsil etme/edilme özelliği
ç) Belgeleme özelliği
130 131