Page 97 - İKİ BOYUTLU SANAT ATÖLYE 12
P. 97
RENK
Rönesans dönemine renk kuramında antik sanattan esinlenilmiştir. Bu kuramda beyaz, sarı, kırmızı ve
maviye çalan siyah renkler vardır. Leonardo da Vinci' eserlerinde renk uyumlarını ve karışımlarını kullanan
ilk ressamlardan biridir. Paletinde kırmızı, sarı, yeşil ve mavi renkleri ye alır. Da Vinci gölgeler, günışığı,
mekan ilişkileri ve formlarla en çok ilgilenen ressamdır. İki boyutlu yüzeyde, yuvarlaklığı, derinliği ve hacmi
gösterebilmeyi amaçlamış bu doğrultuda eserlerinde gölge efekti için saf renkler ve tonlarıyla çalışmıştır.
Işık ve renkle bambaşka bir anlatım dili geliştiren empresyonistler,
saf ve temiz tonlar yardımıyla ışık ve gölgenin sanattaki karşılıklarını
yeniden keşfetmiştir. Eski yaklaşımlar genellikle atölyenin loş ışığı al-
tında ve imgeleme dayalı olarak üretilirken, doğa gözlemleriyle ışığın
farklı halleri, ancak renkçi yaklaşımlar sonrasında önem kazanmıştır.
Öte yandan, renk kuramlarının bilimsel temelleri 15. yüzyıldan itiba-
ren atılmış ve zamanla çağdaş bir anlayışa dönüşmüştür.
Doğadaki ışık, prizmatik olarak parçalar hâlinde renge dönüşmüş sa-
nat yapıtlarında bu renkler ön planda yer almıştır. Post empresyo-
nistlerden olan Henri Matisse’in (Anriy Metis) “Madam Matisse’in
Portresi” isimli eserinde (Görsel 5.2) açık-koyunun tesirini modülas-
yon yardımıyla ve açık-koyu kullanmadan renk kontrastlarıyla yaptığı
görülmektedir. Bu anlamda “Madame Matisse'in Portresi” bir baş-
yapıttır çünkü çok basit araçlarla bir görüntünün ne kadar güçlü bir Görsel 5.2: Madame Matisse'in Portresi,
ifadeye sahip olabileceğini gösterir. Özellikle Matisse'in 20. yüzyılın Yeşil Şerit, 1905, Henri Matisse, Statens
Sanat Müzesi, Kopenhag
başındaki resimlerinin karakteristik özelliği olan güçlü renk kontrast-
ları, sanat eserinin görsel gücünü arttırmaktadır.
Bilimsel renk ve estetik teorileri arasındaki ilişki, 19. yüzyılın sonla-
rında Empresyonistlerin ve Post-Empresyonistlerin doğayla doğru-
dan temasa geçmesiyle ortaya çıkmıştır. Bu ressamlar boya maddesi
olarak renk ve ışık arasındaki bilimsel ilişkiyi incelerken renk karışım-
larında gün ışığını yakalamayı amaçlamışlardır. Bilimin ve sanatın bul-
gularından hareketle tamamlayıcı kontrast geliştirilmiştir. Kontrast
yasasının yanı sıra sıralı kontrast ve eşzamanlı kontrast yasalarını da
renk kullanımına aktarmışlardır.
Cezanne’ın renk anlayışı "modülasyon" kavramıyla tanımlanır. Mü-
zik teorisinden resim diline uyarlanan bu kavram, biçimleri renklerle
ifade etme yetisini açıklar. Cezanne, formları değişken renk tuşlarıyla
bir düzen içine yerleştirmiştir; kullandığı palette portakal renginden
pembeye, sarıya, yeşil ve leylak gibi nüanslara kadar geniş bir geçiş
skalası görmek mümkündür. Gölgelerde ise genelde açık maviler ter- Görsel 5.3: Otoportre, 1880-1881, Paul
cih edilmiştir. Bu renklerin her biri farklı bölgelerde yer alsa da değer Cézanne, Ulusal Galeri, Londra
olarak birbirine yakındır; beyazdan siyaha kadar uzanan bu tonlar,
aynı renk merdiveni dizgesinde birleşir ve bütünlük oluşturur.
95

