Page 31 - ÇALGI EĞİTİMİ KEMANE 10
P. 31
KEMANE ÇALMA TEKNİKLERİ 1. ÜNİTE
OKUMA PARÇASI
İBN SÎNÂ
İslam filozofu, bilgini ve müzik teorisyeni olan İbn Sînâ (980-1037), düşüncelerini içeren eserleriyle
hem İslam ülkelerini hem de Batı dünyasını derinden etkilemiştir. Avrupa’da “Avicenna” (Evısena)
adıyla anılır. Üstün yeteneğiyle bilim ve sanat dallarında yetkin bir kişi olarak öne çıkmış, özellikle
felsefe ve tıpta yüzyıllar boyunca aşılamamıştır.
Kendine hoca olarak Fârâbî’yi rehber edinmiştir. Onun eserleri yoluyla Aristo’yu tanıyan İbn Sînâ, bil-
ginin gelişmesinde aklın, deneyin ve gözlem yönteminin bir bütün olduğunu savunmuştur. Aristoxe-
nus (Aristozenes), Öklid, Ptolemy (Tolımi), Pisagor, Yûnus el-Kâtib, İbnü’l-Müneccim, İshak el-Mevsılî,
İhvân-ı Safâ, ve Kindî gibi bilginlerin eser ve görüşlerinden de yararlanmıştır. İbn Sînâ’nın kısa risa-
leleri ile birlikte toplam 250 eseri günümüze ulaşmıştır. İbn Sînâ tıp, felsefe, fıkıh, lisan, matematik,
psikoloji gibi alanlarda eserler yazmıştır. Müzikle ilgili eserlerini ise ömrünün son 10-12 yılında, İsfa-
han’da kaleme aldığı düşünülmektedir.
İbn Sînâ’ya göre müzik, hep daha güzel ve estetik olan üzerine kurulu bir iştir. Onun kastettiği güzellik,
mükemmelliktir. Yani müzik içerisindeki ahengin sayısal prensipler ve oranlar içermesi ve bunların
uyumlu olması gerekir. Müzik, ses ve ritimleri inceleyen matematiksel bir ilimdir. İbn Sînâ’nın müzik
kuramı ve felsefesinde onun rehberi olan Fârâbî’nin etkisi çok açıktır. Çünkü eserlerinde onun müzik
sistemini devam ettirmiştir. Fârâbî’nin düşüncelerini kabul ederek uygulamış ve daha da genişleterek
kendi sisteminde teorileştirmiştir. Fârâbî’nin müzik sistemini genişleterek inceleyen İbn Sînâ, müziğin
kaynağının gök cisimleri olduğunu ileri süren Müslüman Pythagorasçıların (Pisagor) aksine mistik bir
yaklaşımdan çok natüralist bir görüş sunmuştur. Nitekim bu konuda kendisine rehber edindiği Fârâbî
de gök cisimlerinin müzikal herhangi bir ses vermediğini söylemiştir.
İbn Sînâ, musikinin iki araştırma alanı ile ilgili olduğunu ve ilkelerinin bir kısmının sayısal, bir kıs-
mının ise doğal olduğunu, dolayısıyla bir kısmının aritmetiğe, diğer kısmının ise fizik bilimlerine ait
olduğunu belirtir. İbn Sînâ’ya göre müzik, dinleyene keyif vermelidir. Sesler arasındaki uyum, ahenkli
melodiler ve düzenli ritim, ruhu derinden etkiler. Bir beste aslında işitme duyumuzdan daha çok, akıl
gücümüze seslenir.
“Şarkı söylemek, sağlığı koruyan en iyi egzersizdir.” cümlesinin sahibi olan İbn Sînâ, müzik hakkında-
ki görüşlerini en geniş şekilde Kitabu’ş-Şifa adlı eserinde işlemiştir. Eserin girişinde özellikle ses ve
sesin hayvanlar ile insanlar için söz konusu olan fonksiyonel iletişim özelliği üzerinde durmuştur. Bu
yaklaşımıyla müziğin özel bir etkiye sahip medeni bir dil olduğunu belirten H. Spencer’a (Sipensır),
müziği canlıların yaşamındaki yardımlaşma yatkınlığına dayandıran C. Bücher’a (Bayşır) ve müziğin
fonksiyonel bir dil olduğunu düşünenlere öncülük etmiştir.
İbn Sînâ müziğe; geometri, aritmetik, astronomi gibi matematik ilimleri arasında yer verir. Öklid, Pto-
lemy, Pisagor ve diğer Greklerden Arapçaya yapılan çevirilerden sonra bu sıralama İslam dünyasında
kabul görmüştür. Bu nedenle onun müziğe dair eserinin başlığı, Riyazi İlimlerin Üçüncü Dalı Olan
Müzik İlmi’dir.
İbn Sînâ, en önemli eserlerinden biri olan Kitabu’ş-Şifa’nın müzikle ilgili bölümü “Cevami”de, aralık
ve dizi gibi konularla Fârâbî’nin görüşlerini paylaşmakta ve kendinden sonra gelen musiki bilginleri
için önemli bir kaynak oluşturmaktadır. İbn Sînâ’nın müzikal kompozisyon üzerinde de durduğunu,
Öklid ve Batlamyus’tan yararlandığını belirttiği bu eser, XI. yüzyılın müzik icrası konusunda önemli
bilgiler içerir.
(Komisyon tarafından düzenlenmiştir).
29 U
U
KEMANE_10.indd 29 23.05.2023 16:53