Page 46 - NEFESLİ ÇALGILAR MEY,ZURNA,SİPSİ 11
P. 46

OKUMA PARÇASI









                         Atatürk’ün Huzurunda
                                                                         Görsel 2.29: Atatürk
                                Zaferden sonra Atatürk’ün İstanbul’a ilk gelişiydi. 1927 yılı Temmuz
                         ayıydı. Zamanın ünlü yazarlarından Ahmet Rasim Bey, Tamburacı Osman
                         Pehlivan’la beni bir akşam Dolmabahçe Sarayı’na götürmüştü. Anadolu’dan
                         İstanbul’a tahsile (öğrenime) gelmiş, 17-18 yaşlarında bir gençtim. Ahmet
                         Rasim Bey, beni Kadıköy Şark Musikisi Cemiyetinden tanıyordu. Bağlama
                         çaldığımı da bildiği için Atatürk’e beni de dinletmek istemiş.
                                1927’de halk musikisi diye bir şey de ortada yoktu. Köylerde ka-
                         palı bir folklor hayatı vardı. Memleketimizde henüz yeni kurulmuş, İstanbul
                         büyük postanesinin üst katında yayın yapan radyoda, ağırlığını klasik Türk
                         musikisi fasıllarının teşkil ettiği (oluşturduğu) programlar arasında halk mu-
                         sikisini icra eden bir Tamburacı Osman Pehlivan vardı; bir de ben vardım.
                         O zaman yeni bir hareket sayılan bu yayınları Atatürk dinlemiş ya da dinle-
                         yenlerden duymuş olacak ki daha önce tanıdığı Osman Pehlivan’la beni de
                         dinlemek istemişti.
                                O akşam böyle seçkin bir toplantıya ilk kez girmiş olmanın, hele
                         Atatürk gibi gönlümüzde yüceliğini hissettiğimiz büyük bir insanın huzurun-
                         da bulunmanın aşırı heyecanı içinde salona girdiğimde uzun yemek masa-
                         sının baş tarafında oturan Atatürk’ü yüreğim çarparak selamladım. Başını
                         hafifçe eğerek selamımızı aldı. Ahmet Rasim Bey’i gayet nazik bir gülümse-
                         meyle:
                                — Şöyle buyurun Ahmet Rasim Beyefendi, diye yanına çağırdı.
                                Ahmet Rasim Bey, beni takdim etti:
                                — Efendim; Anadolu sazı çalıyor, yetenekli bir genç.
                                Atatürk, hafif bir gülücükle elini uzattı. Saygı ile elini öptüm, eli sı-
                         cak ve yumuşaktı. Biraz ötede bir koltuğa oturdu. Tamburacı Osman Pehli-
                         van’ın çalıp okuduğu birkaç Rumeli türküsünden sonra Ahmet Rasim Bey’in
                         bir işaretiyle bir zeybek havası çaldım. Atatürk, aynı havayı bir kere daha
                         çalmamı istedi. Tekrar çaldım; bitirdikten sonra ayağa kalktı, yanımıza gel-
                         di. Bana hitap ederek:
                                — Güzel çalıyorsun, dedi. Bu sazı nerede öğrendin?
                                — Safranbolu’da öğrendim, efendim.
                                — Sen oralı mısın?
                                — Evet, efendim.
                                — İstanbul’a niçin geldin?
                                —Tahsil için geldim, efendim.
                                — Ne tahsil edeceksin?
                                — Dişçi okuluna girdim. Türkiyat Enstitüsüne (Türkoloji) ve konser-
                         vatuvara da devam ediyorum, efendim.
                                — O iyi işte, sanatı bilgi ile teçhiz etmekte (donatmakta) fayda var-
                         dır. Heyecanım yavaş yavaş geçiriyordu. Atatürk:
                                — Bununla (sazla) bir taksim yapabilir misin, diye sordu.
                                — Bir bozlak ayağı yapayım efendim, dedim.










      46  MEY, ZURNA, SİPSİ
   41   42   43   44   45   46   47   48   49   50   51