Page 47 - NEFESLİ ÇALGILAR MEY,ZURNA,SİPSİ 11
P. 47

— O ne demek?
                                      — Bir uzun hava çeşididir efendim.
                                      — Uzun hava dediğin, gazel gibi bir şey mi?
                                      — Bazı farklar vardır efendim.
                                      — Ne gibi?
                                      Artık iyice açılmıştım. Bu büyük insanın etrafına ferahlık veren yu-
                              muşak bir havası vardı. Belli ki beni imtihan ediyordu. Sâfiyâne (safça) ce-
                              vaplar verişim hoşuna gitmiş olacak ki hafif bir gülücükle beni dinliyordu.
                                      Gazelin kendine has üslubu ve icra tarzı olduğunu; matla denilen
                              bir girişten başlayarak zemin, meyan, karar gibi şekle ait safhaları bulundu-
                              ğunu anlattım. Taban seslerden başlayarak çıkıcı bir seyirle Türk musikisi-
                              nin sesle yapılan bir taksim niteliği taşıdığını, uzun havaların ise böyle bir
                              şekle tabii olmadığını; her bölgeye mahsus, değişik ağızlar hâlinde genellik-
                              le doruk seslerden başlayarak taban seslere inen serbest ölçülü bir ırlama
                              tarzı olduğunu hiç kekelemeden anlatmaya çalıştım.
                                      Atatürk:
                                      — Irlama ne demek, diye sordu.
                                      — Bozlak tarzı uzun havaların yaygın olduğu, yaylacı Türk toplu-
                              lukları arasında genellikle türkü çağırmaya ırlama denildiğini söyledim.
                                      — Haydi öyleyse dinleyelim, dediler.
                                      Atatürk’ün konu ile ilgilenmesi, hele saz çalışımı beğenmesi içime
                              bir ferahlık vermiş, cesaretimi artırmıştı. Bir bozlak ayağı yaparak müziği bir
                              oyun havasına bağladım. Bitirdikten sonra sazı kendisine vermemi istedi,
                              aldı, tellerine bir iki dokundu ve hiç unutamadığım şu sözleri söyledi:
                                      — Genç arkadaşıma teşekkür ederim. Bize Anadolu’nun güzel ha-
                              vasını getirdi. Beyler, bu bir Türk sazıdır. Bu küçük sazın bağrında bir mille-
                              tin kültürü dile geliyor. Bir milletin kültür ve sanat hareketlerini ve seviyesini
                              yükseltmek için millî geleneklerine bağlı kalarak medeni dünyanın kendisi-
                              ne ayak uydurmaya mecbur olduğumuzu unutmamalıyız. Bunu bu vesileyle
                              söylemekten memnunum. Bu küçük sazın bağrından kopan nağmelerin bu
                              istikamette geliştirilmesine ve değerlendirilmesine kıymet ve ehemmiyet ve-
                              rilmelidir.
                                      Ancak sonradan not edebildiğim kadarıyla Atatürk’ün bu sözlerini
                              ileri Türk musikisinin oluşturulmasında halk musikisi kaynaklarından yarar-
                              lanmanın gerektiğine bir işaret olarak yorumlamış, bu büyük insanın asker-
                              lik dehası ve büyük devlet adamlığı vasıfları yanında millî kültür ve sanatla
                              ilgili görüş ufkunun ne derece geniş olduğuna ve zevk üstünlüğüne hayran
                              olmuştum.
                                                 http://www.kultur.gov.tr/TR,96527/ataturkun-huzurunda.html
                                                                                   (Kısaltılmıştır.)














                                                                                                  MEY, ZURNA, SİPSİ  47
   42   43   44   45   46   47   48   49   50   51   52