Page 101 - UT (THM) 11
P. 101

ETÜT VE ESER İCRASI


                  OKUMA PARÇASI









                İSMAİL DEDE EFENDİ, Hamamizade
                (1778-1846)

                Türk musikisi bestekârı, 10 Zilhicce 1191’de (9 Ocak 1778) İstanbul Şehzadebaşı’nda doğdu.
                Babası, uzun süre Cezzâr Ahmed Paşa’nın mühürdarlığını yapan Süleyman Ağa, annesi Rukiye
                Hanım’dır. Doğumu kurban bayramının ilk gününe rastladığı için kendisine İsmâil adı verilmiş,
                Mevleviyye tarikatına mensup olduğundan "İsmâil Dede", "Dede Efendi", babasının hamam

                işletmeciliğiyle meşgul olmasından dolayı “Hamâmîzâde” (Hammâmîzâde) diye tanınmıştır.
                Şehzadebaşı’ndaki Acemoğlu Hamamı’nı işleten babası, İsmâil üç dört yaşlarında iken bu ha-
                mamı satıp Altımermer Kurusebil mahallesindeki Çavuş Hamamı ile yanındaki evi satın ala-
                rak oraya yerleşmiştir. İsmâil, öğrenimini Hekimoğlu Ali Paşa Camii’nin bitişiğindeki Çamaşırcı

                Mektebinde tamamladıktan sonra defterdarlıkta Başmuhasebe Kalemi’nde kâtip muavini ola-
                rak çalışmaya başlar.

                Öğrenciliği sırasında sesinin güzelliğinden dolayı ilâhicibaşı olan İsmail, ilk mûsiki dersleri-
                ni sesini bir merasimde dinleyip beğenen Anadolu Kesedarı Uncuzâde Mehmed Emin Efen-

                di’den alır. Düzenli olarak devam ettiği Yenikapı Mevlevîhânesi’nde Ali Nutkî Dede ile kardeşi
                Abdülbâki Nâsır Dede ve devrin ileri gelen diğer musikişinaslarından faydalanarak kendini
                yetiştirir. Ney üflemeyi de Abdülbâki Nâsır Dede’den öğrendiği söylenir. Ali Nutkî Dede’ye
                intisap ederek 18 Zilhicce 1212 (3 Haziran 1798) tarihinde çileye soyundu. Kısa bir süre sonra

                babasını kaybeden bestekar çilesinin ikinci yılında iken bestelediği, "Zülfündedir benim baht-ı
                siyâhım" mısrasıyla başlayan bûselik şarkısı mûsiki çevrelerinde büyük yankı uyandırdı. Üslûp
                ve melodik yapı itibariyle çok farklı olduğu için eserin bestekârını merak eden III. Selim, İsmâil
                Dede’yi saraya çağırarak şarkıyı kendisinden dinledikten sonra takdirlerini bildirdi. 20 Şevval

                1215’te (6 Mart 1801) çilesini tamamlayarak "dede" unvanını aldı. Bir müddet sonra beste-
                lediği, "Ey çeşm-i âhû hicr ile tenhâlara saldın beni" mısrasıyla başlayan hicaz nakış bestesi
                de musiki çevrelerinde aynı ilgiyi gördü. Bu münasebetle şöhreti iyice yayılmaya başlayan
                İsmâil Dede, tekrar saraya çağrılıp padişahın takdirlerine mazhar olduğu gibi haftada iki defa

                sarayda düzenlenen küme fasıllarına hânende olarak katılması istendi. 1802 yılının ilk ayların-
                da saraylı Nazlıfer Hanım’la evlenmesinden sonra dergâhtan ayrılarak Akbıyık mahallesinde
                kiraladığı bir eve taşındı. Âyin günleri mevlevîhâneye gidip kendi odasında mûsiki dersleriyle
                meşgul olan İsmaîl Dede 1804’te şeyhi Ali Nutkî Dede’yi, bir yıl sonra ilk çocuğu Sâlih’i kay-

                betti. Oğlunun vefatı üzerine duygularını, "Bir goncafemin yâresi vardır ciğerimde" mısrasıyla
                başlayan bayâtî murabba bestesiyle dile getirdi. 1808’de annesiyle hâmisi III. Selim vefat etti;
                1810’da ikinci çocuğu Mustafa’yı da kaybetti.





  98                                                                                                           99
   96   97   98   99   100   101   102   103   104   105   106