Page 197 - THM TEORİ VE UYGULAMASI 12
P. 197
OKUMA METNİ
ÂŞIKLIK GELENEĞİNDE KADIN ÂŞIKLAR
Âşıklık geleneğinde en belirgin özellik, “doğaçlama” yoluyla (irticalen) âşıkların şiir
ve söz sanatlarını sazları eşliğinde icra etmeleridir. Âşıklar, becerileriyle ve ustaların-
dan edindikleri deneyimleriyle halk şiirlerini sazlarıyla ezgilendirerek dile getirirler. Bu
söyleme biçimine “âşıklama”, âşıkları yönlendiren bu geleneksel söyleyiş biçimine de
“âşıklık geleneği” denilmiştir.
Âşıklar, halk müziğinin kuşaktan kuşağa taşınmasında önemli birer kaynaktır.
Çünkü âşıklar içinde yaşadıkları toplumun dünya görüşünü, sanat zevkini, yaşam dü-
zenini ve geleneklerini müziklerine yansıtır. Âşık müziğinin geçmişten bugüne başlıca
temsilcileri arasında Gevheri, Hatayi, Köroğlu, Karacaoğlan, Âşık Veysel, Âşık Daimî
gibi çok değerli âşıklar sayılabileceği gibi Türkiye’deki âşıklık geleneği bağlamında
bazı “kadın âşıkların” varlığı da bilinmektedir. Anadolu’da kadınların daha çok vurma
çalgılar eşliğinde kına ve düğün törenlerinde türküleri seslendirdiği görülmekle bera-
ber, bazı yörelerde kadın âşıkların da geleneğe bağlı olarak yetiştikleri ve çalar-söyler
oldukları görülmektedir. Bu nedenle bu kadın icracılar “kadın âşıklar” olarak da bilinir.
Anadolu toprakları tarihsel ve kültürel bakımdan her şeyden önce “Ana Tanrıça
Kybele” (Kibele) kültürüyle temellenmiştir. Anadolu’da Çorum’da yaşamış kadim kül-
türlerden olan “Hititler” başta olmak üzere kadının toplumdaki yeri ve önemi erkek ile
eşit hatta çoğu zaman daha da önde olduğu bir konuma sahiptir. Dolayısıyla bu de-
rin kültürün izleri çeşitli kültürlerde de takip edilebilmektedir. Türkiye’de Bektaşi/Alevi
topluluklar başta olmak üzere geleneksel, kırsal yaşam biçimine sahip topluluklarda,
toplumsal cinsiyet rollerinin de kadın ve erkek eşitliğine dayandığı bilinir. Bu topluluk-
ların sözlü kültür ürünlerinin bugüne ulaşmasında kadınların etkin bir rol üstlendikleri
görülür. “Doğum-düğün-ölüm” geçiş dönemlerinde kadınlarca seslendirilen ninniler,
kına havaları ve ağıtlar kadar deyişler, semahlar, nefesler gibi halk müziği türlerinin
seslendiricileri kadınlar olabilmektedir. Bunlar arasında kadın âşıkların yeri oldukça
önemli ve dikkat çekicidir.
Kadın âşıkların sayıca erkek âşıklar kadar fazla olmadıkları gözlenir. Buna karşılık
çalar-söyler halk sanatçıları olarak bu gelenek içinde yine de kendilerine yer edinmiş-
lerdir. Kadın âşıkların tanınmasında, sanatlarını icra edebilmelerinde, saz çalıp şiir
söyleyebilmelerinde erkek âşıkların bir tür rehber rolü üstlendikleri olmuştur. Çünkü
kadın ya da erkek âşıklar; duygularını, düşüncelerini ezgili şiirlerle ifade edebilir. Bu-
nunla birlikte kadının ve erkeğin yaşamı algılayıp sanatsal üretimlerini ifade ediş bi-
çimleri farklılıklara olanak vermiştir. Kadınların toplumsal rollerinin bir gereği olarak
halk kültürünü, yaşayışını, özlemini, acısını, sözlü edebiyatını ve müziğini temsil et-
mek; bir âşık için önemli bir sorumluluktur. Kadın âşıklar imkânları doğrultusunda bu
geleneği yaşamaya ve yaşatmaya çalışır; gelenekte yetişmeleri ve âşıklık sanatı bakı-
mından kabul görmeleri erkek âşıklardan farklıdır. Kadın âşıklar, âşık tarzı şiirleri daha
çok “anonim” gelenekteki türküler gibi söylemiştir; dil ve söyleyiş açısından “kadınca”
bir edayla diğer icracılardan ayrılır. Türk halk müziği anonim geleneğinde olduğu gibi
âşık tarzında da bir anlamda “türkü yakıcı” niteliklerini sürdürür. Ancak bunu yaparken
usta âşıkların yolunu takip ederek gerçekleştirir. Çünkü âşıklık geleneği hem erkek
hem de kadın icracılar için mutlaka bir ustanın gözetiminde belirli geleneksel uygula-
malar içerisinde öğrenilmesi gereken bir müziksel gelenektir. Dolayısıyla bir âşık ola-
rak adlandırılabilmek için çağlar boyu gelişen geleneğe uyulması gerekir. Günümüzde
geleneğe bağlı bir ustalık-çıraklık eğitimi yaygın olamasa da kadın âşıklar bu geleneği
edinebilmek için yakın çevrelerindeki köylere, yörelere giderek âşık tarzı çalıp söyle-
meyi öğrenir ve sazlarıyla seslendirir.
196