Page 24 - ESKRİM
P. 24

TÜRKLERDE KILIÇ KÜLTÜRÜ VE ESKRİMİN GELİŞİMİ



                “Kılıç” kelimesi, Eski Türkçeden beri kullanılır. Osmanlı Türkçesinde kılıç yerine Arapça "seyf" veya Farça
         "tîg" ya da "şemşîr" kelimeleri kullanılırdı. Türkler kılıca çok değer verirlerdi. Erkek çocuklarına, Kılıçarslan, Seyfî veya
         Seyfeddin gibi kılıç ile ilgili isimler takmaları kılıca verilen değerin bir göstergesi sayılmalıdır.  Kılıca verilen önemin

         bir göstergesi de dilimizdeki pek çok atasözü veya deyimleri gösterebiliriz. Bunlardan birkaçını saymak gerekirse:
         At binenin kılıç kuşananın, dosta kılıç çalınmaz, kılıcın hakkı, kılıçtan geçirmek, kılıcını arşa asmak, kılıcını kınına
         koymak… Bunların yanı sıra bir de meşhur Kılıç Alayı’mız var. Osmanlı padişahlarının tahta oturmadan önce yapılan
         resmi bir tören olan kılıç  alayı töreni. Kılıcın tarihi insanoğlunun tarihi kadar eskilere dayanır, ilk kılıç kullanımından

         bugüne gelinceye kadar çeşitli aşamalardan geçen kılıç günümüzde önemini yitirse de insanı hala heyecanlandırmayı
         başarır. Şimdi biraz kılıçtan eskrime kılıç kullanma serüveninden, daha doğrusu, sanatından bahsedelim.


                Kılıç, tarihi yönlendiren, milletlerin kaderini şekillendiren bir silah; felsefe, edebiyat ve sanat gibi dalların vaz-

         geçilmez objesi; bilimin konusu ve nihayet bir spor aletidir. Bazı kaynaklara göre kılıç, ateşsiz silahların atasıdır. Tarih
         boyunca uygarlıklar kendi kültürlerine yansıtan kılıçlar yapmıştır. Bunlara örnek olarak, Romalılar tarafından kullanı-
         lan gladius, Japonlara özgü katana ve Türklere özgü yatağan sayılabilir (Görsel 1.11, 1.12, 1.13).












































              Görsel 1.11 Japon Katana



                                                               Görsel 1.12 Roma Gladius


          22
   19   20   21   22   23   24   25   26   27   28   29