Page 16 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 | Çalışma Defteri 6
P. 16

Beceri Temelli-I



        Aşağıdaki metni okuyarak soruları cevaplayınız. ( Alıntılanan metnin aslına sadık kalınmıştır. )



                                                         YILKI ATI
              (…)
              İbrahim’in keyfi üstüne geldi. Açlığını hissetti:

              — Çabuk kaynatın bulguru, dedi. On altısına yeni basmış oğluna döndü:
              — Bugün aklım Dorukısrak’a takıldı. Çifte gittim geldim, onu düşündüm. Dışarda kış geldim diyor.
              Ahırdaki saman belli. Saçkı belli. Ben öküzlerin, tay’ın arpasına ortak edemem. O bu yılbaşının çaresine
              bakacak. O, bu yıl “yılkılık...” Dağda ot kalmadı, çöp kalmadı. Köyün sığırı üç beş gün yaylıma ya çıkar ya

              çıkmaz. Nerde ise şimdi sığır döner. Harman yerinde yolunu kesersin, kısrağı çevirirsin. Burnunu dağa doğru
              dönderirsin. Sürersin tepeye kadar. Varsın başının çaresine baksın. Bahara sağ salim elimize geçerse ne âlâ...
              Yook bir dereyi doldurursa o da onun bileceği bir iş... Bundan sonra onu ne çifte koşabilirsin ne düvene...
              Tay’ı inşallah baharın Kırat’a eş olur. Yılkıdan sağ salim dönerse elbet ona da bir vazife buluruz. Kalk şimdi

              sen. Küçük kardaşını da al, sığırı karşıla... Çocuklar fırladılar. Derede ceplerini taşlarla doldurdular. Sığır,
              geride büyükçe bir toz bulutu bırakarak, sakin, gailesiz ilerliyordu. Zayıflğından beklenmeyen bir zindelik
              vardı üstünde. Mustafa’nın yanına yaklaşmasını hiç yadırgamadı. Mustafa, olmazsa küçük Hasan, çok zaman
              kendisini çevirir, zor güç üzerine atlar, eve gelirdi. Kısrak Mustafa’nın binmesi için durdu. Mustafa binmedi.

              Hayvanların geçmesini bekledi. Hepsi geçtiler. Çoban, onları gördüyse de ilgilenmedi. Malları toparlayarak
              uzaklaştı. Mustafa Kısrak’a atladı. At yürüdü. Fakat, Mustafa elindeki değneği atın boynuna vuruyor, geri
              çevirmeye çalışıyordu. At, köye doğru yürüdü. Değnek darbeleriyle yarı sola döndü ve yürüdü. Bir şey an-
              lamıyordu olanlardan. Yirmi otuz metre böylece gitti. Vuruşlar kesilmişti. Birden geriye köy yönüne döndü.

              Yeniden boynuna darbeler indi. Bir teslimiyet edasına büründü. Tepeye doğru yol aldı.
              Ağabeysinin peşinden gelen Hasan yalvarıyordu:
              — Bir daha Doru’yu ya görürüm ya göremem. Ağam, ağam icicikte ben bineyim. Öbür at bindirmez
              ki beni sırtına...

              Mustafa duymazlıktan geldi. Bir kaç yüz metre gittiler böyle. At yavaşlamıştı. Bir yorgunluk çökmüştü
              üstüne birden. Beli biraz daha çöktü, boynu biraz daha uzadı, aşağı doğru düştü. Mustafa gerilerine baktı.
              Köydeki toz azalıyor, rüzgârla birlikte batıya doğru kayıp gidiyordu. Güneş, uzak, çok uzak
              dağlara yaslanmış, büyümüş, büyümüş, bir dünya olmuştu.

              Bir acıma hissi doldu Mustafa’nın yüreğine. Geçmiş yılları anıladı. Şimdi altında bitkin yürüyen atın
              emekleri gözünün önüne gelir gibi oldu. Birden aşağı atladı. Atı olduğu yerde bıraktı:
              — Haydi, dedi kardeşine, koş...
              Tepeden aşağı uçar gibi indiler.

                                                                                                                                                                     Abbas Sayar, Yılkı Atı

















                                               ORTAÖĞRETİM  16 TDE-11
                                           GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21