Page 58 - Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi | 4.Ünite
P. 58
4.6.1. Siyasi Yaşamın Liberalleşmesi
Özal döneminin ilk yıllarında Cumhurbaşkanı Evren’in siyaset üzerindeki etkisi sürdü. Sıkıyönetim
uygulamasının bazı illerde devam etmesi, Cumhurbaşkanının aynı zamanda Millî Güvenlik Kurulunun
başkanı olması gibi sebepler tam anlamıyla demokratik ve sivil bir iktidarın gelişmesini engelledi.
Turgut Özal’ın iktidardaki ilk icraatlarından biri askerî yönetim tarafından atanmış olan valileri görev-
lerinden alarak yerine yenilerini atamak oldu. 1984 sonrası siyasi hayatın normalleşmesine dair adımlar
atıldı. Sosyal demokrat söyleme sahip SODEP ile HP’nin, Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) ismi
altında birleşmesi bu adımlardan biriydi. Aynı yılın sonlarında Bülent Ecevit’in eşi Rahşan Ecevit’in baş-
kanlığında Demokratik Sol Parti kuruldu.
12 Eylül sonrası kurulan ilk sivil hükûmet özelliği gösteren ANAP iktidarı; bir yandan askerî müda-
halenin ortaya çıkardığı siyasi, ekonomik, toplumsal, hukuki ve dış politikadaki olumsuzlukları ortadan
kaldırmaya çalışmış diğer yandan darbe döneminin güçleri ile mücadele etmişti. Bu dönemde hayata
geçirilen ekonomide liberalleşme, dünya ekonomisi ile yeniden bütünleşme faaliyetleri, telefon, renkli
televizyon, özel televizyonlar ve otoyolların halkın hizmetine sunulması kamuoyunda karşılık bulmuştu.
1987’de eski siyasetçilerin siyasi yasaklarının kaldırılmasına dair anayasa değişikliği gündeme geldi
ve halk oylaması yapıldı. Özal, “hayır” için çalışma yaparken karşısındaki eski siyasetçiler “evet” için
mücadele etti. Halkın %50,16’sı evet oyu kullandı ve siyasi yasaklar kaldırıldı. 12 Eylül 1987’de ke-
sin sonuçları açıklanan halk oylamasından sonra eski siyasetçiler siyasi hayata geri döndüler. DYP’de
(Doğru Yol Partisi) Süleyman Demirel, DSP’de (Demokratik Sol Parti) Bülent Ecevit, RP’de (Refah Parti-
si) Necmettin Erbakan dönemi başladı. Alparslan Türkeş de MÇP’nin (Milliyetçi Çalışma Partisi) başkan-
lığına geldi. ANAP (Anavatan Partisi) halk oylaması sonrası erken seçim yapılması kararını aldı.
1987’deki seçimlerden önce Genelkurmay Başkanı Necdet Üruğ emekli oldu. Bunun üzerine tea-
müller gereği Kara Kuvvetleri Komutanı Necdet Öztorun’un Genelkurmay Başkanı olması beklenirken
Özal’ın ikinci komutan Necip Torumtay’ı ataması tartışmaları beraberinde getirdi. Özal, diğer bürokratik
makamlarda olduğu gibi Genelkurmay Başkanlığı için de tasarrufta bulunmuş oldu.
1979’da İran-İslam devrimi ve SSCB’nin Afganistan’ı işgali, Türkiye’nin stratejik önemini artırırken
Türk-Amerikan ilişkilerinin gelişmesini sağladı. Reagan (Regın) ve Özal’ın neoliberal ve neomuhafa-
zakâr politikaları bu yakınlaşmayı daha da artırdı. Amerikan toplumunun yeniliğe açık olması, ademi-
merkeziyetçiliğe dayalı idari yapısı ve toplumun pragmatist felsefeye sahip olması Özal’ı etkileyen un-
surlardandı.
Özal, sözde Ermeni soykırımı yasa tasarısı ve Rumların Kıbrıs’a dair taleplerinden dolayı Amerika ile
ters düşmemeye özen gösterdi fakat Türk-Amerikan ilişkilerinin iyi gitmesi sadece dış politikadaki bu ge-
lişmelere bağlı değildi. Özal’a göre Türkiye’nin geleceğinde Amerika’nın önemli bir yeri vardı. Türkiye’nin
hem Orta Doğu ve Kafkaslarda hem de Balkanlar ve Orta Asya’daki çıkarlarının Amerika ile uyuştuğunu
düşünen Özal, iki ülke arasındaki ilişkileri geliştirmeye çalışmıştır. Özal, Türkiye’nin Amerika’ya daha
çok ihracat gerçekleştirmesini ve Türk mallarına uygulanan kotanın kaldırılmasını istemiştir. Özal’ın dış
politikası da ekonomi merkezli bir özellik göstermiştir.
Daha Çok Ticaret İstiyoruz.
Turgut Özal, New York’ta bir gazetecinin “Amerika Başkanı’ndan ne istediniz?” sorusuna şöyle
cevap verir: “Başkan Reagan’a şunu söyledim: “We don’t want more aid, we want more trade…
(Daha çok yardım değil, daha çok ticaret istiyoruz.)”
4.6.2. Ekonomik Yaşamda Liberalleşme Politikaları
1980’li yıllarda Özal’ın uyguladığı liberalleşme politikaları ile Türkiye, dünya kapitalizmine ve gelişen
pazar ekonomisine dâhil olmaya başlamıştır. İthal ikameci sanayileşme yerine ihracata dayalı sanayi-
leşmeye ve ekonomik büyümeye ağırlık verilmiştir. Özal, devletçilik politikasından vazgeçerek devletin
ekonomik faaliyetlerini özel sektöre bırakması ve ekonominin kendi kurallarıyla işlemesi gerektiğini ifade
etmiştir. “Memleketin en önemli meselesi ekonomidir.” diyen Özal, dış politikada ve halkın kendi kaderini
belirleyebilmesinde en temel şartı, ekonomik kalkınma olarak görmüştür.
210