Page 204 - TEMEL SANAT EĞİTİMİ 9
P. 204
6. ÜNİTE
OKUMA PARÇASI
SANAT TARİHİMİZDE HEYKEL SANATI
Batılı anlamda heykel, sanat tarihimizde uzun bir geçmişe sahip değildir. Heykel sanatının bu
anlamdaki gelişimi ancak Tanzimat’tan sonraki gelişmelerle ivme kazanacaktır. Ancak tarihsel sü-
rece bakıldığında türbeler, dikilitaşlar, zafer ya da gözetleme kuleleri anıtsal yapılar olarak ortaya
çıkmaktadır. Camiler ve kümbetlerin de aynı anıtsal etkiyi oluşturdukları söylenebilir. Bunların yanı
sıra Selçuklu Dönemi’nden beri mimaride görülen süsleme ve kabartmalar ya da Anadolu’da Şa-
manizm etkisi ile oluşturulmuş hayvan biçimli mezar taşları da hacim sanatlarına örnek olarak
gösterilebilir.
Lale Devri’nde (1718-1730) mimarideki geleneksel bezeme motifleri, barok ve rokoko üslupla-
rının etkisiyle kabartma heykellere dönüşmüştür. Bu dönemde özellikle çeşmeler, birer meydan
heykeli görünümündedir. Aynı dönemde padişahlar için heykel özelliğinde nişan taşları dikilmiş;
yapıların dış duvarlarında, bahçe ve bulvarlarda hayvan figürleri yer almıştır. Daha sonraki dönem-
lerde de birçok şehirde saat kuleleri ve figürsüz anıtlar ortaya çıkacaktır.
Avrupa ile geliştirilen siyasi ve kültürel ilişkiler, özellikle Sultan Abdülaziz’in (1861-1876) sanata
olan ilgisi, ülkemizde resim ve heykel sanatlarının yaygınlaşmasını sağlamıştır. Abdülaziz, Osmanlı
padişahları içinde heykelini yaptıran ilk ve tek sultandır. Abdülaziz’in iki büstü ve at üzerinde bir
heykeli bulunmaktadır.
Görsel 6.59: “Abdülaziz Heykeli”, 1872, C. F. Fuller, Beylerbeyi Sarayı, İstanbul
202