Page 56 - THM TEORİ VE UYGULAMASI (ORTAK-TSM) 12
P. 56

2.2. SEMAH


                  2.2.1. Semah Kavramı

                  Semah sözcüğü, Arapça “sema” köküne dayanır. Sema; “işitmek”, “güzel ve iyi şöhreti, anlayışı duy-
               mak”, “müzik ezgilerini dinlemek”, “dinlerken vecde gelip devinmek”, “kendinden geçip oynayıp dönmek”
               gibi anlamlara gelir (Bozkurt, 2008: 1). Sema sözcüğü Türkçede “sema” ve “semah” biçiminde iki ayrı dinsel
               ritüelin adı olmuştur. Sema Mevlevilerin; semah ise Alevi, Bektaşi ve Tahtacıların ibadet amaçlı oyununun
               adıdır. Semah Anadolu’nun çeşitli yörelerinde “zamah”, “zemah”, “zamak”, “samah”, ”semak” gibi farklı şe-
               killerde de anılır (Görsel 2.2).



































                                          Görsel 2.2: Cem töreninde semah dönen kadın ve erkekler



                  2.2.2. Semahın Icra Edildiği Dinî Gruplar

                  Semah; Alevi, Bektaşi ve Tahtacı zümrelerin felsefesini yansıtan temel inanç ögelerinden biri olup cem
               törenlerinde (Ayin-i Cem) icra edilen ibadet amaçlı bir dans ve aynı zamanda bu dansa eşlik eden müziktir.
               “Cem”in kelime anlamı “toplama, bir araya getirme”dir. Cem töreni ise peygamber soyundan geldiğine ina-
               nılan dedeler tarafından yürütülen, ibadet etmenin yanı sıra toplumsal sorunların da çözüme kavuşturuldu-
               ğu, Hz. Muhammed’in Miraç’tan dönüşte Kırklar Meclisi’ne uğrayarak orada yaşadığı olayların canlandırıl-
               dığı ve on iki hizmet görevinin yerine getirildiği bir ritüeldir. Cemler genellikle perşembeyi cumaya bağlayan
               akşam gerçekleştirilir. Semah, töreninin belli bir aşamasında –genellikle sonunda– kadınlar ve erkekler
               tarafından daire şeklinde ya da karşılıklı iki sıra hâlinde icra edilir. Semah bir oyun ya da dans olarak değil,
               bir ibadet olarak değerlendirilir. Bu nedenle, “semah oynamak” yerine “semah dönmek” ifadesi kullanılır
                  Alevi kelimesi Arapçada “Ali’ye mensup”, “Ali taraftarı” anlamına gelmektedir. Hz. Ali, Hz. Muhammed’in
               amca oğlu ve damadıdır. Aynı zamanda Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman’dan sonraki dördüncü ha-
               lifedir. İslam tarihinde Peygamber’in vefatından sonra Hz. Ali’nin ilk halife olması gerektiğini savunanlara
               “Alevi” denmiş ve daha sonra Hz. Ali’nin soyundan gelenler de bu isimle anılmıştır.
                  Bektaşilik, ünlü mutasavvıf Hacı Bektaş Veli’nin fikirleri çerçevesinde kurulmuş olan bir tarikattır. Anado-
               lu’da kurulmuş ve Balkanlar’a kadar yayılmıştır. Bektaşilik, 14. yüzyılda Abdal Musa tarafından Hacı Bektaş
               Veli kültü etrafında geliştirilmiş ve 16. yüzyılda tarikat olarak Balım Sultan tarafından kurulmuştur. Bekta-
               şiliğin Alevilikten farkı, Aleviliğin doğuştan gelmesi ve soya dayanması, Bektaşilikte ise böyle bir kuralın
               olmamasıdır (Görsel 2.3).



                                                             54
   51   52   53   54   55   56   57   58   59   60   61