Page 469 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 469
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10 227
6.ÜNİTE > Tiyatro Kazanım A.3.4: Metindeki çatışmaları belirler.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Batılılaşma Üzerine 20 dk.
Amacı Metindeki çatışma üzerinden metnin konusunu kavrayabilmek. Bireysel
Yönerge Aşağıdaki metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız.
(Metin düzenlenmiştir.)
Yine Bir Gülnihal Dede Efendi
(...)
(Saray. Abdülmecit piyanoyla Batı ezgileri çalmakta, Donizetti de dinlemektedir. Dede, Şakir, Dellâlza-
de girerken Abdülmecit ayağa kalkar, aşırı bir saygıyla karşılar onları.)
ABDÜLMECİT: Buyursunlar, buyursunlar! Ne mutlu bizim için. (Dede başıyla selam verir, ötekiler
eğilirler. Hanendelerle sazendeler girip yerlerini alırlar. Abdülmecit gezinerek) Bundan böyle Avrupalı
gibi yenip içilecek, Avrupalı gibi giyinip eğlenilecek; sözün kısası, Avrupalı gibi yaşanacak… Bütün
insanlar eşit olduğundan yasaklıyorum esir ticaretini; insan alıp satmak yüz kızartıcı bir şey. Yeni,
insana yakışır, hayırlı bir düzen gelsin istiyorum ülkeme. Babamın oğlu olduğumu herkes görmeli.
Hele tiyatronun, Batı tiyatrosunun yurduma gelmesini dört gözle bekliyorum.
DEDE: Ama halk Karagöz’ü de orta oyununu da pek seviyor efendimiz.
ABDÜLMECİT: Tamam efendim, onları da sevsin ama iyinin daha iyisi, güzelin daha güzeli var.
Halk Karagöz’le orta oyunundan başkasını görmediği için seviyor onları, alıştığı için, şartlandığı için.
Her alanda yenilik şart, müzikte de hele müzikte… Yalnız milletler değil bütün insanlık böyle gelişir;
biz onlardan alacağız, onlar da bizden.
ŞAKİR: Ama hep biz onlardan alıyoruz.
ABDÜLMECİT: Onların da bizden almaları bizim çabamıza bağlı. Gerek duyduğumuz için alıyoruz
biz onlardan. Onların da gerek duyacağı şeyler yaparsak niçin onlar da bizden almasınlar?
DEDE (piyanoyu göstererek): Efendimize engel olduk korkarım.
ABDÜLMECİT: Ne demek! (Gelip kısa bir süre çalarak) Ne magnifique, değil mi?
DEDE (anlamaz): Efendimiz?
ABDÜLMECİT (gülerek): Muhteşem yani.
DEDE: Muhteşem yerine onu mu söylüyoruz şimdi? (Dellâlzade’ye) Neydi?
DELLÂLZADE (kekelercesine): Manyi…
ABDÜLMECİT (tamamlar): fik! Artık kabul etmeliyiz ki Avrupalı bizden üstün, hemen her alanda
geçti bizi. Musikimizi ele alalım… Bizim tek sesli musikimize karşılık onlarınki polifonik… (Gülüm-
ser.) Yani çok sesli! Bir elin nesi var, iki elin sesi var, n’est-ce pas? Yani, değil mi? Bizim musiki tek
kanatlı bir kuşsa onların müziği iki, dört, hatta daha çok kanatlı bir kuş. Uçuşları da ona göre olacak
tabii.
DEDE: Kuşta kaç kanat olduğu değil o kanatla ya da kanatlarla nasıl uçtuğudur, önemli olan.
ABDÜLMECİT (alkışlayarak): Naturellement! Tabii…
DEDE: Bir musiki eseri, tek sesliyken de güzel olabileceği gibi çok sesli bir musiki eseri, çok sesli
olduğu hâlde güzel olmayabilir pekâlâ.
ABDÜLMECİT: Sans doute! Şüphesiz.
DEDE: Pederiniz, durağı cennettir mutlaka, Sultan Mahmut Hazretleri, pek severdi bizim musikimi-
zi, ondan sonra yetim kaldı bizim sanat.
ABDÜLMECİT: Biz de severiz!
DEDE: Nur içinde yatsın, Sultan Selim de severdi bizim musikimizi.
ABDÜLMECİT: Benim dikkatimi Batı’ya çeviren onlar oldu. Onların yarım bıraktıkları, yarım bı-
rakmak zorunda kaldıkları işi tamamlamak niyetindeyim, tabii, gücüm yeterse…
DEDE: Hemen Mevla yardımcınız olsun.
467