Page 397 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 397

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11          195

             7.ÜNİTE > Tiyatro  Kazanım A.3.9: Metinde millî, manevi ve evrensel değerler ile sosyal, siyasi, tarihî ve mitolojik ögeleri belirler.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
             Etkinlik İsmi                    Millî Değerleri Önemsiyorum                        20 dk.
             Amacı      Millî ve manevi değerlerin önemini ifade edebilmek.                      Bireysel


              Yönerge  Aşağıdaki metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız.
                     (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)


                                                     Biz Sağsak
              (…)
              MEHMET — (Istırap içindedir) Zehra bacı! Ohh anam, ohh... Bacım şu mektubu okur musun bana,
              zahmet olacak amma... Anamdan olmalı.

              ZEHRA — Okurum ağam, niye zahmet olacakmış, nerede?
              MEHMET — Yastığın altında... şurada, çekiver, hah o işte.
              ZEHRA — Evet annenden geliyor, o yazdığımız mektuba karşılık olacak.
              MEHMET— Bi okuyuver bacı.

              ZEHRA — (Kâğıt hışırtısı) Oğlum Mehmet, evvelâ selâm ederim. Mektubunu yazan bacına da selam
              ederim. Yattığın evde sana bakan doktor beye de selâm ederim. Oğlum Mehmet, muharebede yara-
              landığını yazmışsın, ağrından sızından şikâyet eder olmuşsun. A oğul, ben seni savaşa yaralanasın
              diye salmadım. Mektubunu okuyan Kadir ağanın karşısında yüzüm yere geçti. Başımı kaldıramadım.
              Ben seni askere uğurlarken, Tanrı’nın verdiği can emanetini, vatanın uğruna adayasın istedim. Edir-
              ne’yi düşmana vermişsiniz de sen yarandan berenden sızlanır olmuşsun! Edirne’nin acısını duymaz-
              sın da kendi acını mı duyarsın oğul? Öyle yazmağa edep etmez misin?
              MEHMET — (İçini çeker)

              ZEHRA — Devam edeyim mi ağam?
              MEHMET — Oku bacı, oku... Siz de dinleyin kardaşlar, ak saçlı anacığım benden, öz oğlundan utan-
              mış! Ahh, ah. Beni rezil edip komuş… Yedi kat yerin dibine geçirmiş. Duydunuz, mu arkadaşlar,
              Edirne’nin acısını duymazsın da kendi acından mı şikâyetlenirsin diyor. Doğru söylüyor be, doğru
              söylüyor. (İçini çeker) Edirne’yi unuttuk, can derdine düştük. Aslında beni rezil eden anam değil, ben
              kendi kendimi rezil etmişim de...

              ZEHRA — Tasalanma ağam, tasalanma. Zaten ateş içindesin. Mehmet ağam, duyduğun acı, yalnız
              yaralarının acısı mı? Edirne bu hâle düşmeseydi, bunca duyar mıydın bu sızıyı? İkisi karıştı birbirine,
              iki acı.
              MEHMET — (Bitkin) Bilmem, öyle mi bacı, doğruyu mu söylersin? Yoksa, yoksa beni teselli etmek
              mi istersin? Off, off, küçücük kızsın ama aklın büyük.

              ZEHRA — Aklım büyük mü bilmem ya, doğru söylerim ağam, çünkü yalnız sende görmedim bu
              acıyı, hepiniz bütün ağalar, kendilerinden çok Edirne için kıvranırlar. Bak birkaç satır daha var, oku-
              yayım dinle, “Oğlum Mehmet, evimin dayanağı, gönlümün muradı idin, utandırdın beni...
              Edirne gitti diye duyduğum zaman oğul, sandım ki düşman senin üzerinden geçti. Çünkü Meh-
              met’im sağken, dedim, düşman girebilmez Edirne’ye. İçime taş gibi bir ağırlık çöktü, gözyaşı döke-
              medim, kalakaldım. Sonra dedim ki, Tanrı şehitlik nasip etmiş oğluma, şehit babasına kavuşmasını
              nasip etmiş, kalk kadın, Yasin’ini oku! Sonra mektubun geldi... “Oğul mademki hayattasın, şükürler
              olsun, duam ki, yaraların bir an önce şifa bulsun, yine askerin içine karış, Edirne’yi kurtarmadan
              dönme kasabaya. Sana, ana nasihatim budur.” Bu kadar, cevap verelim mi Mehmet ağa?
              MEHMET — (Bitkin) Ne cevabı be bacım ne cevabı?
              ZEHRA — (Düşünceli) Doğru cevabı yok bunun... Belki de var. Var; Edirne’nin kurtuluşu, bu müjde.



                                                                                                   395
   392   393   394   395   396   397   398   399   400   401   402