Page 174 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 174
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 12 85
4. ÜNİTE > Roman Kazanım A.2.1: Metinde geçen kelime ve kelime gruplarının anlamlarını tespit eder.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Kelimelere Anlamlar Yüklüyorum 25 dk.
Amacı Kelime ve kelime gruplarının anlamlarını metindeki bağlamdan hareketle tahmin edebilme. Bireysel
Yönerge Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Baba Evi
(…)
O gün eve biraz geç dönmüştüm. Niyazi hastalanmış, yatıyordu. Babam başucunda, bileğini eline al-
mış… Beni görünce:
“Bu çocuk niye hasta ulan?”
“Bilmem.” dedim.
“Bilmezsin ha? Ben sana sorarım bilmemi… Kim bilir nasıl sokmuşsundur oğlanı yılan gibi…”
Kafamda bir şimşek çaktı. Annemi bir kenara çektim:
“Niyazi çok yoruluyor lokantada, terliyor, kendini üşütüyor,” dedim, “Zaten zayıf… Siz onu gönder-
mezseniz fena olmaz…”
Annem:
“Sana bir şey söyledi mi?”
“Kaç kere… Babamdan korkuyormuş, açamıyormuş size…”
“İyi ama evladım, bu sefer bütün işler sana yüklenecek!”
“Zarar yok…” dedim, “Kardeşim hasta olmasın da…”
O günden sonra Niyazi’yi lokantaya yollamadılar. İş ağır olsa da…
Lokanta iflas edeli bir ayı geçiyordu. Yığınla tencere, sürahi, çatal, bıçak sattık.
(…)
Niyazi işportacılık yapıyordu, ben boştum. Babamın ahbaplarından birisi bana bir iş bulacağını vaat
etmişti, ama iki haftadır bir ses çıkmayınca, ben de eskisi gibi, balığa gitmeye başladım.
Pazardı. Hava kapalı ve soğuktu. Zeytin mevsimi olduğu için, uzun sopaları, örme kamış sepetleriyle
yerliler zeytin çırpmaya gidiyorlardı. Kamışım omzumda, ellerim pantolon ceplerinde ıslak rüzgâra
karşı yürürken iliklerimden titriyordum.
Her biri birer oyuncak kadar güzel, dev apartmanların arasından rıhtıma indim. Beton rıhtımda balık-
çılar sıra sıra oturmuşlardı. Sağda uçak hangarının ilerisindeki kayalığa yürüdüm.
Deniz kuduruyordu… Kül rengi sular köpüre köpüre geliyor, kayalara çarpıp gürültüyle parçalanıyor-
du. Islak ayakkabılarımı denizin ulaşamayacağı kumsala gömdüm, kayalardan en yükseğine tırman-
dım. Oltama solucan taktım, kurşunu bütün kuvvetimle denize fırlattım.
Yağmur serpeleyerek başladı, gittikçe azıttı… İplik ceketim ıslandıkça sert rüzgâr içimi titretiyordu.
(…)
Orhan Kemal
173