Page 178 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 178
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 12 87
4. ÜNİTE > Roman Kazanım A.2.2: Metnin türünün ortaya çıkışı ve tarihsel dönem ile ilişkisini belirler.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Bir Düğünün Düşündürdükleri 25 dk.
Amacı Yazılı kültürün, toplumsal değişimlerin ve etkileşimlerin, basın yayın organlarının metne etkisini tespit edebilme. Bireysel
Yönerge Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Bir Düğün Gecesi
(…)
VI
Kayınvalidem, bu uğultu ortasında oğlunun yeni bir kahkahasını duyunca nasıl da sevindi! Bırakalım
sevinsin. Fitnat hanım ömrüboyu hep kedere rastladı. Lake eşyalarının ortasında, kaloriferli yeni ka-
tında da kısmetine düşen çocuklarından yana yine keder. Bırakalım, torunu mutlu etsin onu. Bir gece
için de olsa. Oğlunun gücüne gerçekten inansın.
Başını sağa sola çevirip, bu bir an’lık -pek duru olmasa da- sevincini paylaşabileceği birini aranıyor. O
birini omuzbaşında yakalıyor. Emekli albayın karısını. Doğrusu ben de Gönül hanımı omuzbaşımda
buluvermiş gibiyim. Fitnat hanımın yanına ne zaman, hangi aralıkta varmış? Demek koyabileceği bü-
tün ağırlığını koyup, o bir bardak suyu görümcesine kocasıyla göndermeyi başarmış. En sonunda bu
düğün Gönül hanıma ikinci kez başını silkeleyip dikletmek olanağı veriyor, öyle sanıyorum. Birincisi
şu üst-baş, şu kürk için olmalı. İkincisi de işte, kendisinden istenen bir bardak suyu götürmemesi.
Öyle ya, pembe banyo köpüğü, halası Nuriş hanımefendiye döke saça uzatıyor bardağı. Gönül hanımsa
kayınvalideme gülümsüyor. Remzi ailesinin eşit koşullarda bir üyesi olduğuna kesinlikle inandırmaya
çalışıyor kendisini. Bir adım daha öne çıkıp, elini kayınvalidemin ağrılı omzuna koyuyor. Çantasıyla
birlik. Çantası: İyisiniz değil mi teyze? İyiyim çocuğum. Ben iyi olmayayım da kimler iyi olsun yavrum,
bak ne güzel gülüyorlar. Oh şükür, gülsünler. Gülsün oğlum, dokunmayın. Torunum da çok bunalttı
onu, çok üzdü… Bir o olsa!.. Oh, oh, gülsün. Hepsi gülsünler. Gördün -çanta, saçımı karıştırıyor- yani
Gönül’cüğüm. Kızım evladım, benim oğlum böyledir işte. Atıverir arkasına. Basıverir kahkahasını.
Yeter ki suyuna gidilsin. Suyuna gidilince iyidir. Kızlarım da abilerinin huyuna suyuna gidiverselerdi
ne olurdu sanki?
Gönül’e dönüp sevinçle bakmıştı ama, bu uzun sürmemişti. Başını çevirdi, bakışları nikâh masasının
bir köşesine takılıp kaldı. İki elini karnının üstünde birleştirerek derin bir soluk alıp verdi.
Nikâh masasının bir ucuna takılıp kalan yorgun gözlerine incecik bir sis mi indi, bana mı öyle geliyor?
Fitnat Hanım Merhum Kocasına Yine Sormakta
Neden ayrı ayrıyız? Hep ayrı yerlerdeyiz?
Ah Salim bey, Salim bey, erkenden göçüp gittin. İlhan’ın büyük adamlar oluşunu göremedin. Zaten
çocuklarının hiçbirinin mürüvvetini göremeden gittin. Şu günümüzü de göremedin. Durmaz yanar
içim. Bazen de diyorum, iyi ki görmedin. Bunların böyle tarumar oluşunu, her birinin bir başka ha-
vaya çekip gidişini iyi ki görmedin, diyorum. Ne kusurum oldu, bilmiyorum ki? Gönül’ün de çantası
ensemde.
Ah Salim bey, görüyor musun, böyle bir günümüzde bile ayrı ayrı yerlerdeyiz. Neden hepsi burada,
yanıbaşımda, kollarımın altında değiller? İlhan ayrı yerde, Tezel ayrı yerde, Aysel hiç yok. Ömer nerde?
Bir ara gözüme çarpmıştı ama… O da bir tuhaf. Aysel gelmediğinden mi; koskoca profesör, çocuk gibi
boynu bükük.
Müjgân bir ara uğramıştı yanıma. Bir gelip gitti. Şimdiki düğünler de böyle oluyor Salim bey. Kimse
kimseyi bulamıyor. İnsan yakınlarıyla şöyle, güzelcene bir araya gelemiyor. Bir bu düğünde olsa, böyle
içim yanmaz, yüreğim darlanmazdı. Her biri, bir telâşta, her biri, bir şeyin peşinde koşturmaktalar,
düğün bu, onca konuk, onca iş yapılacak, der geçerim. Sevinirim bile. Her şeyler yoluyla yordamıyla
olsun için nasıl çırpınıyor evlatlarım, damatlarım, gelinlerim, diye içime sular serpilirdi hatta… Bu
ayrılıklar, bu birbirine sırt dönmeler, bu uzak durmalar şu akşamın işi değil ki. Çoktan böyle bunlar.
(…)
Adalet Ağaoğlu
177