Page 6 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 6
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 12 1
1.ÜNİTE> Giriş Kazanım A.4.1: Metinde geçen kelime ve kelime gruplarının anlamlarını tespit eder.
Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi Alan Becerileri: Okuma Becerisi
Etkinlik İsmi Medya ve Dil 20 dk.
Amacı Metinde geçen kelime ve kelime gruplarının anlamlarını metnin bağlamından yola çıkarak bulabilme. Bireysel
Yönerge Aşağıdaki metni okuyunuz. Metinden hareketle soruları cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Televizyonda Ne Var?
Bunca sorun dururken dille uğraşmayı gereksiz bulanlar var mıdır, bilmiyorum. Gereksiz değildir;
çünkü dildeki bozulma, hem o sorunların göstergesidir hem de dolaylı olarak nedeni. Türkçenin bu
kadar kötü kullanılıyor olması, bütün işlerin kötüye gidiyor olmasından bağımsız mı?
Üstüne titrediğimiz bir anadilimiz olsaydı, başkaca sahip olduklarımızın da üstüne titremez miydik?
Anadilimize saygı duysaydık başka anadillere de saygı duymaz mıydık?
Dili doğru dürüst kullanamayan insanın, doğru, mantıklı, kapsamlı düşündüğüne inanıyorsanız bu
inancınızdan hemen vazgeçin. Ne kadar konuşuyor, ne kadar yazıyor, nasıl anlatıyorsa o kadardır
o insan, daha fazla değil. Düşünmeyi de biçimlendiren dildir çünkü. Hiç kimse dil olmadan düşü-
nemez.
(...) Siz bakmayın derin düşünceleri varmış da bunları bir türlü anlatamıyormuş gibi iki sözün ara-
sına İngilizce sözcükler sıkıştıranlara. Bunlar genellikle “-mış gibi yapanlar”dır. Düşünüyor-muş gibi
yaparlar, anlatamıyor-muş gibi yaparlar. Yoksa gerçekten düşünüyor olsalar anadilleriyle düşündük-
leri bir gerçeği, niye yabancı sözcüklerle anlatmaya kalksınlar? Anlattıkları sözcüklerle düşünüyor
olduklarını varsaymak daha da çelişkili, ürkütücü sonuçlara götürür bizi. Anadilimiz düşünmeye
yetmiyor mu, o duruma mı getirdik Türkçeyi?
Eğer öyleysek bunda, “dilin düşünmeye bile yetmeyecek” boyutlara indirilmesinde, en büyük günah
kimin, biliyor musunuz? Dilimize yeni girmiş ve göz açıp kapayıncaya kadar yaygınlaşmış şu ünlü
sözcükle söylersek medyanın. Birtakım gazetelerin yadsınamaz payının yanı sıra asıl suç, görsel ve
işitsel medyanın, daha çok da televizyonun. Televizyon, tüm kötü güçlerin 60-70 yılda, daha geniş
düşünürsek 600-700 yılda yapamadığını 10 yılda yaptı. İnsanları ne söylediğini bilmez, söyleneni
anlamaz duruma getirdi.
“Ne yapmak istediğimi bilmek istemiyorum.” gibi bir tümceyi ilk duyuşta yadırgarsınız belki; ya ikin-
ci, üçüncü duyuşta? Daha sonrakilerde? Her gün birkaç kez böyle tümceler duyarsanız? Artık ya-
dırgatıcı gelmez, değil mi? İşte televizyonun yaptığı en büyük kötülük bu! Anlamsızlığı o kadar çok
ve o kadar art arda dayatıyor ki anlam siliniyor ortadan. Neden? Bence bu “Neden?” sorusunu pek
sevmiyorlar. Ne demek istedi, diye düşünmemizi istemiyorlar. Bakın, dinleyin yeter. Anlamaya ge-
rek yok, zaten anlaşılacak bir şey de yok. “Hoşça vakit geçirtiyoruz ya size! Daha ne istiyorsunuz?
Gülün, eğlenin, yeter.” diyorlar. Öyle yapıyoruz. Gülme yalaması olduk. Olura olmaza gülüyoruz.
Gülmezsek konserve kahkahalar anımsatıyor gülmemiz gereken yerleri. Bu kadar çok güldüğümüz
için “Zamanlaman çok yanlış bir vakte denk geldi.” tümcesine gülemiyoruz artık. “Sahip olduğu güç-
ten kuvvet alıyor.” diyorlar biri için. Gülemiyoruz. Anlamıyoruz da. Oysa, birinden, bir şeyden kuv-
vet almak, bilmediğimiz söz değil. Kimden kuvvet alıyormuş? Sahip olduğu güçten. O güce zaten
sahipse? Düşünmeyin, dediler ya size; niye anlamak için bu kadar çaba gösteriyorsunuz? Siz adamın
(…) asalete bakın, (…) bunlara bakıp kendinizden geçin, hatta hep öyle kalın; kendinize gelmeyin.
Asıl istedikleri bu.
“Ama eminim seninle çalışmak onun için kolay değildir sanırım.” Bu sözü söyleyen, söylediğinden
“emin” miymiş, öyle olduğunu “sanıyor” muymuş yalnızca? (…) “Dört ayrı yerde başlayan yangında
mutlaka kasıt ihtimali var.” Soru, başka sözcüklerle soruluyor da olsa durum aynı: “İhtimal” mi,
“mutlaka” mı? Olasılık mı, kesinlik mi? (…) “Bence çağımızın en büyük hastalığı olarak bunu görü-
yorum.”da “görüyorum” (yani “ben”) denecekse “bence”ye gerek olmadığı gibi.
5