Page 430 - Türk Dili ve Edebiyatı - 9 | Beceri Temelli
P. 430

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                          TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 9        219

             8.ÜNİTE > Mektup/E-posta               Kazanım A.4.13. Yazar ve metin arasındaki ilişkiyi değerlendirir.
              Alan Becerileri: Okuma Becerisi/Yazma Becerisi   Genel Beceriler: Yaratıcı Düşünme Becerisi
             Etkinlik İsmi                        NASIL BİR YAZAR?                               20 dk.
             Amacı      Metin ve yazar arasındaki ilişkiyi kavrayabilmek.                        Bireysel


              Yönerge Aşağıdaki metni okuyarak soruları cevaplayınız (Alıntılanan metnin aslına sadık kalınmıştır.).


              İki gözüm, beni mazur görün; mektubunuza ancak şimdi cevap verebiliyorum. Resmi işlerim tahmin
              ettiğiniz gibi çoktur. Fakat sizin için ve edebiyat için iki elim kanda olsa yine vakit bulurum. (…)

              Bana kendi  eserlerim hakkında bazı  şeyler  soruyorsunuz.  Bunlardan kafi  derecede  bahsetmiştik
              zannediyorum. İsmini zikrettiğiniz, romanların hiç şüphesiz doğrudan doğruya realiteden alınmış
              tarafları çoktur. Ben romanlarımdaki şahsiyetlere daima tanıdığım kimselerle, kendimden bir şey
              koymuşumdur. Fakat mesela filan (tip) mutlaka hayattaki falan değildir. Belki birkaç tipin halitasıdır
              (alaşım). Hikâye tarafı da daima yaşadığım vakalara istinat etmekle beraber hiç şüphesiz bu vakalar
              oldukça değiştirilmiştir. Bu romanlarda doğrusu hiçbir şey ispat etmek istemedim. Fakat tesadüf öyle
              istedi ki, hepsi bir devrin tarihi faslı olsun. Mesela Nur Baba Abdülhamit devrinin, Kiralık Konak
              İttihat ve Terakki ve Harbi Umumi devrinin, Sodom ve Gomore Mütareke devrinin, Yaban keza Mü-
              tareke ve Milli Mücadele devrinin, (Ankara) son devirlerin hikâyesi oldu. Bu suretle adeta kronolojik
              bir çevrim takip etmiş bulundum. Fakat bunu bilerek ve isteyerek yaptığımı ben iddia etsem siz inan-
              mazsınız. Bence roman bir nevi hatıra kitabıdır. Ben çocukluğumdan beri ne işittim, ne gördüm, ne
              hissettim, ne anladım ise hep romanlarıma koyuyorum. Bundan başka roman bir hayatı telakki ediş
              sisteminin (bu kelimeyi felsefi manasında kullanıyorum) muhassalasıdır. Bir romanda romancının
              aşk telakkisi nedir? cemiyet telakkisi nedir? insan telakkisi nedir? hatta siyasi ve felsefi telakkileri
              nelerdir? Bunu aramak lazım gelir zannediyorum. Ve eğer mevzu-u bahis roman böyle bir orijinal
              telakkiyi ifade etmiyorsa hiçbir kıymeti, hiçbir manası yok demektir. (Fakat, rica ederim, tezli roman
              taraftarı olduğumu düşünmeyiniz.) Bütün bu hükümler romancının tiplerini seçiş, vakaları hikâye
              ediş ve eserini bitiriş tarzından çıkarılır.


              Mesela bir gün -çok zaman evvel- arkadaşlarımızdan biri bana demişti ki: “Senin kahramanların hep
              ortadan aşağı yani mediocre (düşük, vasat) tiplerdir. Halbuki sen kendin ince hisli bir sanatkarsın.
              Onlara kendinden bir şey katmıyor musun?” Hiç şüphesiz katıyorum -onlara merhametimi ve mep-
              rismi (küçümseme, horgörü) katıyorum. Ne yapayım ki ideal bir roman kahramanına hayatta hiç
              rastgelmedim ve insanları daima gündelik yaşayışlarının içinde, birtakım küçük ihtiraslarla çırpınır
              gördüm. Bir gün de bir hanım bana dedi ki: “Yakup Kadri Bey, siz anlaşılan hayatınızda hep kötü
              kadınlara rast gelmişsiniz. Onları hep içgüdüsel taraflarından görüyorsunuz. Hemen bütün romanla-
              rınızdaki kadınların hiçbiri faziletli değil. Bu sizin kadınlar hakkındaki yanlış telakkinizi gösteriyor.”
              Bu da ispat ediyor ki, ben kadın olsun, erkek olsun (insanı) daima pesimist bir zaviyeden ve mep-
              ris (küçümseme, horgörü) ile müşahede etmişimdir. Halbuki, size samimi bir itirafta bulunacağım.
              Hayatta hiç de böyle değilimdir, insanlara karşı ilk hareketim hudutsuz bir sempatidir, hudutsuz bir
              emniyettir. Hatta bu sempati ve bu emniyetin bazen beni gülünç vaziyetlere düşürerek safderunane
              bir samimiyet şeklini aldığını görmüşümdür. Belki biraz ondan romanlarımda insanlardan intikam
              almayı istiyorum.
                                                                                   Y. K. Karaosmanoğlu


                                                                                           (Alınmıştır.)
                                     Eronat, C. Y. (1997). Yakup Kadri’den Hasan Âli Yücel’e Mektuplar. İstanbul: YKY.
              Kelime Dağarcığı
              muhassala: Sonuç. müşahede: Gözlem. pesimist: Kötümser. safderunane: Kolay aldatılan. telakki: Görüş.



                                                                                                   429
   425   426   427   428   429   430   431   432   433   434   435