Page 5 - Biyoloji 12 | 1.Ünite
P. 5

Griffith yaptığı bu deneylerde kalıtım materyalini aktaran maddenin ne
            olduğunu bulamadı. Bu maddenin maddenin protein ya da proteinin
                                                                                        EK BİLGİ
            sentezinde rol alan bir bileşik olabileceğini önerdi. 1940’lara kadar ya-
                                                                                İsviçreli Biyokimyacı Friedrich
            pıları ve özgül işlevlere sahip olmaları nedeniyle proteinlerin genetik   Miescher’in nükleik asitleri
            materyal olabileceklerine daha sıcak bakılıyordu. Ancak yapılan de-  bulduğu dönemde (1865-
            neyler sonucu elde edilen bulgular, genetik bilgi taşıyıcısının protein   1870) Gregor Mendel, bahçe
                                                                                bezelyeleri üzerinde kendi
            değil de DNA olduğunu ispatlamıştır. Griffith’in deneylerinden yaklaşık
                                                                                genetik deneylerini yürütü-
            20 yıl sonra Oswald Avery (Ozvıld Avri) (Görsel 1.3), Maclyn McCarty   yordu. Mischer’in hastane-
            (Maklin  Makkarti)  ve  Colin  MacLeod  (Kolin  Makleod)  dönüştürücü   lerden topladığı irin bulaşmış
            maddenin  ne  olabileceğini  sorgulamaya  başladılar.  Grifith’in  yaptığı   sargı bezlerinden izole ettiği
                                                                                materyal DNA idi. Mendel’’in
            deneyleri  biraz  daha  geliştirdiler.  S  suşu  bakteriyi,  çeşitli  çözeltiler-
                                                                                ilkelerini oluştururken yaptığı
            den geçirip enzimlerle parçaladılar. DNA, RNA, karbonhidrat, lipit ve   çaprazlamalarda takip ettiği
            protein moleküllerini izole edip ayırdılar. Bu maddelerden hangisinin   özelliklerin ortaya çıkmasını
                                                                                sağlayan genler de bu mater-
            dönüşüme  neden  olduğunu  bulmak  için  deneyler  yapmaya  başladı-
                                                                                yalde taşınıyordu. Daha sonra
            lar. Deneyler sonucu dönüşümden sorumlu maddenin DNA olduğunu       DNA adı verilen bu materyal,
            belirlediler. 1944 yılında dönüşüm prensibinin kimyasal doğası ile ilgili   modern moleküler biyolojinin
            makalelerini yayımladılar. Bu çalışmalar DNA’nın genetik materyal ola-  temelini oluşturmuştur.
            rak kabul edilmesinde ilk adım olarak kabul edilir.
            Alfred Hershey (Alfırıd Hörşi) ve Martha Chase (Marta Çeys) (Görsel
            1.4), dönüşüme hâlâ protein parçalarının sebep olduğuna inanıyorlar-
            dı. Bu nedenle yeni deneyler yapmaya karar verdiler. Bakteriyofajların
            (bakteri içinde çoğalan virüs) DNA ve proteinden oluştuklarını, bakteri-
            yofajların bakterilere bulaştıklarında hücreye bir madde gönderdikleri-
            ni biliyorlardı. Hücreye giren bu madde, bakterinin DNA’sına müdahale
            ediyor ve bakteriyofajların çoğalmasına sebep oluyordu. Bu maddenin
            ne olduğunu bulmak için 1952 yılında bakteriyofajlar ile deneyler yap-
            maya başladılar.

            Hershey ve Chase, faj proteini ve nükleik asidinin bakteri hücresinin   Görsel 1.3: Oswald Avery
            üreme işlemindeki işlevini açıkça ortaya koydular. Deneylerinde bak-
            teri hücresi içerisinde fajın nükleik asidinin çoğaldığını, protein kılıfının
            ise bakteri hücresine giremediğini tespit ettiler. Böylece DNA’nın gene-
            tik materyal olduğunu ispatladılar.
            DNA’nın  kalıtsal  bilgileri  taşıyan  molekül  olduğu  anlaşıldıktan  sonra
            kimyasal yapısını ve görevini anlamak için çeşitli araştırmalar yapılmış-
            tır. 1949 yılında Erwin Chargaff (Örvin Şargaf) (Görsel 1.5), farklı orga-
            nizmalardan izole ettiği saf DNA’larının baz dizilimlerini incelediğinde
            türden türe baz dizilimlerinin değiştiğini keşfetmiştir. Erwin Chargaff,
            aynı zamanda bir bireyin değişik dokularından izole ettiği saf DNA’ların   Görsel 1.4: Martha Chase ve Alfred
                                                                                        Hershey
            baz dizilerini karşılaştırdığında dizilerin aynı olduğunu açıklamıştır.
            1950’li yıllarda Rosalind Franklin, DNA’nın zincirlerini X- ışınlarına ma-
            ruz bırakarak molekülün saçtığı ışınları belirlemiş ve X- ışını kırınımı
            fotoğrafını çekmiştir. Fotoğraflama sonucunda DNA’nın belirli aralıklar-
            la tekrarlayan sarmal bir yapıya sahip olduğunu göstermiştir.

            1953 yılında yayımladıkları makalede James Watson (Ceyms Vatsın)
            ve Francis Crick (Frensis Krik) daha önce yapılan çalışmalardaki bul-
            gulardan  ve  çekilen  fotoğraflardan  yararlanarak  DNA’nın  çift  sarmal
            modelini ortaya koydular.                                            Görsel 1.5: Erwin Chargaff



                                                                                                 GENDEN    19
                                                                                                PROTEİNE
   1   2   3   4   5   6   7   8   9   10