Page 16 - Türk Dili ve Edebiyatı 10 | Çalışma Defteri-8
P. 16

Açık Uçlu Sorular-I



        Aşağıdaki metni okuyunuz ve soruları bu metne göre cevaplayınız.











                                                    BABAMIN VASİYETİ

                   Hayatımın on dördüncü kışına yeni giriyordum. Askerî Rüştiyenin en tembel öğrencisiydim. Yalnız matema-
          tiğe doğuştan bir anıklığım, şiir ve edebiyata da tutkulu bir isteğim vardı. Matematikle ilgili dersler tembelliğime
          engel değildi. Çünkü problemleri yorulmadan çözüyor, teoremleri yorulmadan ispat edebiliyordum. Şiire, edebiyata

          dair kitaplardan büyük zevk aldığım için bunları okumaktan hiç bıkmaz, usanmazdım. Diğer derslere gelince, bunlar
          o zamanın pedagojisine göre, ezberciliğine dayandığından bunlardan da mümkün olduğu kadar sıkılır, tiksinir ve
          kaçardım.
                  Babam o zamanın başka babalarına pek benzemezdi. Dindarlıkla hür düşünüşü nefsinde birleştiren bir zat,
          batıl fikirlerin eskilerinden de yenilerinden de kendini kurtarabilmişti. Daha yedi sekiz yaşlarında iken Şah İsmailleri,

          Âşık Keremleri okuyup ağladığımı işiten bir dostu, beni bu aşk kitaplarını okumaktan men etmesini, bunların yerine
          ciddi kitaplar okutturmasını salık vermişti. O: “Bir çocuk hangi kitapları anlar ve zevk alırsa onu okuyabilir. Anlama-
          dığı, hoşlanmadığı kitapları okutursanız kitaplardan nefret eder.” diye cevap vermişti. Gerçekten, ben zevk aldığım

          kitapları okumakta serbest bırakıldığım için âşık kitaplarından tiyatro ve hikâye kitaplarına, onlardan sonra sade
          şiirlere ve romanlara, daha sonra edebî eserlere, nihayet tarihî, ilmî, ve felsefi kitaplara çıkabildim. Babam beni oku-
          malarımda serbest bırakmakla beraber psikolojik anlarda ruhta yeni melekeler meydana getirecek kuvvetli tesirler
          yapmak fırsatını da kaçırmazdı.
                  Bir akşam mektepten eve dönünce babamı çok üzülmüş ve tasalı buldum. Beni görünce “Gel, sana çok kederli

          bir haber vereceğim. Çok ağlayacak, çok matem tutacaksın! Bugün, senin ve bütün arkadaşların için büyük bir matem
          günüdür. Çünkü en büyük hocanız ve milletin en büyük adamı Namık Kemal vefat etti.” dedi.
                  Namık Kemal’i eserleriyle tanırdım. Fakat böyle en büyük hoca ve en büyük adam olduğunu bilmiyordum.

          Babam bana onun mücadelelerini, gayelerini acıklı ve üzgün bir dille anlattı. Ve dedi ki: “İşte sen bu adamın arkasın-
          dan gideceksin. Onun gibi vatanperver, onun kadar hürriyetperver olacaksın!”
                  Telkinin zamanı ve tarzı iyi seçilmişti. Bu sözler o kadar tesirliydi ki ruhumda âdeta yeni bir meleke, o zamana
          kadar bilinmeyen mefkûre meselesi yarattı. Bu andan itibaren şuurlu bir hürriyetperver, uyanık bir vatanperver gibi
          düşünmeye; hürriyet, vatan, millet mefkûrelerini her şeyin üstünde görmeye başladım. Ruhum, yaratıcı bir hamle ile

          birdenbire değişti.
                                                                                                                                                                                             Ziya Gökalp




















                                               ORTAÖĞRETİM  16 TDE-10
                                           GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21