Page 4 - Felsefe 11 | 1.Ünite
P. 4
1. ÜNİTE
İLK MEDENİYETLERİN FELSEFENİN DOĞUŞUNA ETKİSİ
İnsanın yaşamı; taşıdığı yetileri bakımından gelişmeye, eğitilmeye ve edindiği bilgileri kuşaktan
kuşağa aktararak kültür ve medeniyetler oluşturmaya imkân verir. Bu durum, insanın hayatına-
farklı düzey ve şekillerde biçim vermesinin de yolunu açar; dünyayı ve kendilerini kavrayışlarında
çeşitlilik oluşturur. İnsanın toplumsal ve kültürel tarihi, her kültür ve medeniyette kendine özgü-
dür. Medeniyetlerde felsefi düşünce ve disiplinlerin gelişme dönemlerinden önce mitos, masal,
mistik öğreti ve tecrübeler her medeniyetin belirli bilgi birikimi oluşturmalarını sağlamıştır.
Felsefi düşünce, Antik Yunan’da sistematik bir hâle gelmiştir. Sümer, Mezopotamya, Mısır, Çin,
Hint ve İran medeniyetlerindeki kozmos ve erdem anlayışları; felsefi düşünce üzerinde oluşum ve
gelişim açısından etkili olmuştur. İlk medeniyetlerde felsefenin yapısını oluşturan varlık, bilgi ve
değer alanlarına yönelik görüşler felsefenin ortaya çıkışını sağlamıştır.
Mezopotamya ve Mısır’da yazı öncesi döneme dair pek çok ögeden söz edilir. Ancak bu me-
deniyetlerin “yazılı” kültüre geçişleri daha önemlidir. Yazı dilinin oluşması, onun öğretilmesi ve
aktarılmasını; yazı materyallerinin (tablet veya parşömenler) üretilmesi ise okulların açılmasını
sağlamıştır. Bu durum, aynı zamanda üst düşünce üretimi anlamına da gelmektedir. Yazılı kül-
türe Sümer (çivi yazısı) ve Mısır ile (hiyeroglif yazı) geçildiği kabul edilir. Felsefi düşünce içinde
bu kültürler, ilkler olarak görülmektedir.
Sümerler, çamurdan yaptıkları (kil) tab-
letler üzerine Gılgamış Destanı’nı yaz-
mıştır. Bunlar, düşünce ve medeniyetle-
rin yazılı kültürdeki ilk büyük örneklerini
oluşturmaktadır. Bununla beraber Mısır
ve Sümer medeniyetleri özellikle ma-
tematik, geometri, astronomi gibi alan-
larda önemli bilgiler oluşturmuştur. Bu
bilgiler; mitolojik açıklamaların dışına
çıkılmasına olanak sağlamış, bu da felse-
fenin ortaya çıkmasında etkili olmuştur.
Özellikle ilk filozoflar olarak nitelendiri- Görsel 1.1: Mısır Piramitleri
len doğa filozoflarında bu durum belirgin
olarak görülmektedir (Görsel 1.1).
Hint inançlarında insanı kötülüklerden arındırma ve isteklerin üstesinden gelme esastır. Bunu
başarmanın yolları düzenli bilgi ve akıl yürütme teknikleri değil, sezgi ve kişinin iç deneyleridir. Bu
yaşamda elde ettikleri yeterlilikler ölümden sonraki hayatlarının düzeyini de belirler. İnsanın istek-
lerden arınması onu, ulaşılması gereken en yüce varlığa yani Brahman’a ulaştırır. Hint inanışlarının
temelinde evrenin yaratılışında “su”yun her şeyin kökeni ve canlı kaynağı olduğu fikri de vardır.
Felsefenin ortaya çıkmasındaki ilk neden (arkhe) tartışmaları bu düşüncelerden etkilenmiştir.
İran’da MÖ 1000-600 yıllarında Zerdüşt, ikili (dualist) bir anlayışı öne sürer: Ahuramazda,
görünen ve görünmeyen evrenlerin Ehrimen ise kötülük ve yalanın yaratıcısıdır. Zerdüşt inancı,
özelikle felsefenin değer tartışmalarında etkili olmuştur.Zerdüşt’ün Mani’nin gelişine zemin hazır-
ladığı kabul edilir.
Mani’nin inanç düsturlarında iyilik ve kötülük ilkesinin ikisi de ezelîdir: aydınlık (iyi) ve ka-
ranlık (kötü). İkisinin karışımından da dünya oluşmuştur. Mani inancında Ehrimen’in egemenli-
ğindeki alanı ve insan bedeninde tutuklu bulunan aydınlığı gün yüzüne çıkarmak vardır. Egemen
güç olan Tanrı Zervan, akıl ve irade gücüyle bunu temsil eder. Mani inancına göre Mani, insanlara
kurtuluş yolunu göstermek için dünyaya gelmiş son elçidir.
Çin’deyse Taoculuk (Taoizm) inancında asıl olan bireydir. Mistik bir bilmeyle gizlere ulaşılma-
ya çalışılır. Transa geçilerek, duyusal bilgi dışına çıkılarak evrenin birliği duygusuna varılır. Lao
Tse’nin önderi olduğu bu inanç sisteminde evrenin kendiliğinden ne ise öyle olduğu savunulur. Var
olan her şey yani Tao (evrenin doğru yolu, özü) erdemli hayatın da ilkesidir. İnsan için en üstün
hayat şekli, üstün akılla Tao’yla birleşmektir. Taoculuk, insanın yaşamının ilkelerini dile getirmesi
açısından felsefenin ortaya çıkmasında etkili olmuştur.
14