Page 4 - Türk Dili ve Edebiyatı 10 | Kazanım Kavrama Etkinlikleri
P. 4
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10 1
5. ÜNİTE: Roman
Konu Dünya Edebiyatından Bir Roman Örneği 40 + 40 dk.
Kazanımlar A.2.1. Metinde geçen kelime ve kelime gruplarının anlamlarını tespit eder.
A.2.3. Metnin tema ve konusunu belirler.
A.2.4. Metindeki çatışmaları belirler.
A.2.5. Metnin olay örgüsünü belirler.
A.2.6. Metnin şahıs kadrosunun özelliklerini belirler.
A.2.7. Metindeki zaman ve mekânın özelliklerini belirler.
A.2.8. Metindeki anlatıcı ve bakış açısının işlevini belirler.
A.2.9. Metindeki anlatım biçimleri ve tekniklerinin işlevlerini belirler.
A.2.11. Metinde millî, manevi ve evrensel değerler ile sosyal, siyasi, tarihî ve mitolojik ögeleri belirler.
A.2.12. Metinde edebiyat, sanat ve fikir akımlarının/ anlayışların yansımalarını değerlendirir.
A.2.13. Metni yorumlar.
A.2.15. Türün ve dönemin/akımın diğer önemli yazarlarını ve eserlerini sıralar.
A.2.16. Metinden hareketle dil bilgisi çalışmaları yapar.
Gerekli Materyaller: TDK Türkçe Sözlük
Yönerge Aşağıda verilen metni okuyunuz. Soruları metni göz önünde bulundurarak cevaplayınız.
(Metnin aslına sadık kalınmıştır.)
SEFİLLER
(…)
Bu sert vuruşla kapı hemen açılmıştı. Sanki kararlı adımlarla kapıyı iterek içeriye giren bir yabancı
idi. Bu adam evet bu adamı biz daha önceden tanıyoruz. Evet, evet bu az önce kendine barınacak bir yer
arayan bu, bu adam. Evet bu o yolcuydu.
Hızla adam içeriye bir adım attı ve orada durdu. Ayrıca kapıyı da açık bırakarak. Elinde bastonu,
sırtında da çantası vardı. Gözlerinde de bir hayli bitkin ve yorgun bir belirti vardı. Çok iğrenç bir gö-
rüntüsü vardı.
Hemen Bayan Magloire korkarak bir çığlık attı. Eli ayağı titremeye başladı. Bayan Baptistine de
dönüp içeriye giren adamı süzmeye başladı. Daha sonra da Piskopos’a bakmaya başladı. Yani ağabeyine
bakarak derin bir huzura kavuştu.
Bu arada Piskopos bu adama çok sakin bir şekilde bakıyordu. Böyle pat! diye gelen adama ne is-
tediğini sormak amacıyla söze başlamak üzere idi ki, adam iki elini birden bastona dayadı, bakışlarını
sırasıyla yaşlı adamın ve iki kadının üzerinde dolaştırdı. Piskoposun bir şey sormasına izin vermeden
yüksek bir sesle: “Bakın” “Benim adım Jean Valjean. Kürek mahkûmuyum. Zindanda ondokuz yıl yat-
tım. Dört gün önce beni bıraktılar, gönderildiğim yer olan Pontarlier’ye gitmek üzere dört gündür
yoldayım. Toulon’dan beri yürüyüp duruyorum. Bugün yaya olarak on iki fersah yol aldım. Bu akşam
bu kente gelince bir hana gittim, belediyede gösterdiğim sarı tezkere sebebiyle beni kovdular. Öyle
gerekiyormuş. Bir başka hana gittim oradan da kovdular. Bir o yana bir bu yana. Kimse beni istemiyor.
Tutukevine gittim, kapıcı beni içeriye almadı.
(…)
Piskopos: “Bayan Magloire’ye dönerek hemen sofraya bir tabak daha koyun” dedi.
Adam hayretle şaşırarak her halde ne demek istediğini anlamadıklarını zannederek: “Bakın” diye
sürdürdü. “Öyle değil, duydunuz mu? Ben kürek mahkûmuyum ben. Ağır hapis mahkûmuyum. Zin-
danlardan geliyorum”
Cebinden büyük bir sarı kâğıt çıkardı, açtı. “İşte izin kâğıdım. Gördüğünüz gibi sarı. Okumak ister
misiniz. Okumasını da biliyorum ben. Tutukluyken öğrendim. İsteyenler için bir okul var orada. İşte
bakın, tezkereye ne yazmışlar: “Jean Valjean, salıverilmiş forsa … de doğmuş.” Bunlar umurunuzda bile
değil… ‘On dokuz yıl tutuklu kaldım: Beş yıl zor kullanarak hırsızlık suçundan; on dört yıl da dört kez
kaçma girişiminde bulunduğumdan. Bu adam çok tehlikelidir.’ Evet, işte böyle! Herkes beni kapıdan
kovdu. Siz beni kabul ediyor musunuz şimdi? Burası han mı? Bana yiyecek, yatacak yer verecek misi-
niz? Ahırınız var mı?”
Piskopos: “Bayan Magloire” dedi. “yataklıktaki şilteye beyaz çarşafları serersiniz.”
Bu iki kadının söylenenlere nasıl boyun eğdiklerini daha önce de yazmıştık. Bayan Magloire bu buy-
3