Page 74 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 | Kavram Öğretimi Kitabı
P. 74
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü
36 TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11 Öğretim Programları ve Ders Kitapları Daire Başkanlığı
Kavram Öğretimi
6. ÜNİTE : ROMAN > Cumhuriyet Dönemi’nde Roman > 1950-1980 Arasında Roman
Kavram : Bireyin İç Dünyasını Esas Alan Roman
Genel Beceriler : Eleştirel Düşünme Becerisi
Alan Becerileri : Okuma Becerisi, Yazma Becerisi
Çalışmanın Adı BENİ BANA GÖSTEREN 20 dk.
Çalışmanın Amacı Bireyin iç dünyasını esas alan romanın genel özelliklerini açıklayabilme.
Yönerge: Aşağıda verilen bilgi haritasını inceleyip metni okuyunuz. Bilgi haritası ve metinden hareket-
le soruları cevaplayınız.
Yabancılaşma, yalnızlık ve bu-
nalım başlıca temalardır. İç konuşma ve bilinç akışı
Olaylardan ve insanlardan
anlatım tekniklerinden sıkça
hareketle birey anlatılır.
yararlanılır.
Dil ve anlatımda seçkinlik BİREYİN İÇ DÜNYASINI Psikoloji ve psikiyatri biliminden
önemsenir. ESAS ALAN ROMAN yararlanılır.
Bireyden hareketle toplum Birey, hisleri ve düşünceleriyle
açıklanmaya çalışılır. de mekâna bağlıdır.
Olay, bireyin iç dünyasını anlat-
mak amacıyla kurgulanır.
DOKUZUNCU HARİCİYE KOĞUŞU
Sofanın Bana Söyledikleri
İki yastık, bir şişe, bir mendil.
Fakat eve gittim. Şehrin bir ucundan öbür ucuna.
Kenar mahalleler. Birbirine ufunetli adaleler gibi geçmiş, yaslanmış tahta evler. Her yağmurda,
her küçük fırtınada sancılanan ve biraz daha eğrilip büğrülen bu evlerin önünden her geçişimde,
çoğunun ayrı ayrı maceralarını takip ederdim. Kiminin kaplamaları biraz daha kararmıştır, kimi-
nin şahnişini biraz daha yumrulmuştur, kimi biraz daha öne eğilmiş, kimi biraz daha çömelmiştir;
ve hepsi hastadır, onları seviyorum; çünkü onlarda kendimi buluyorum; ve hepsi iki üç senede bir
ameliyat olmadıkça yaşayamazlar, onları çok seviyorum; ve hepsi, rüzgârdan sancılandıkça ne
kadar inilderler ve içlerinde ne aziz şeyler saklarlar, onları çok.. çok seviyorum.
Eşiklerinde soluk yüzlü, çıplak ayaklı, ürkek ve sessiz çocukların, ellerinde ekmek kabuğiyle ve
çerden çöpten yapılmış oyuncaklarla, ağır ağır, düşünerek ve gülmeden oynadıkları bu evlerin
arasında kendi evimi ararım ve âdeta güç bulurum, çünkü bunların hepsi benim evim gibidirler.
Evde kimse yoktu; kapıyı anahtarımla açtım, girdim ve her zamanki âdetimle alt kat sofada epey-
ce durarak, hareketsiz etrafıma bakındım.
Bu sofa yaşlı bir insan yüzü gibidir: Evimizin bütün ruhu, kederleri ve neş’esi orada görünür, her
günün hâdiseleri tavana, duvarlara, döşemeye bir leke, bir çizgi, bir buruşuk ve bazan da ancak
bizim görebileceğimiz gizli bir işaret ilâve eder. Bu sofa canlıdır: Bizimle beraber kımıldar, deği-
şir, bizimle beraber dağılır, toplanır, bizimle beraber uyur uyanır; bu sofa aramızda sanki üçüncü
bir simadır ve güldüğü, ağladığı bile olur.
72