Page 76 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 | Kavram Öğretimi Kitabı
P. 76
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü
37 TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11 Öğretim Programları ve Ders Kitapları Daire Başkanlığı
Kavram Öğretimi
6. ÜNİTE : ROMAN > Cumhuriyet Dönemi’nde Roman > 1950-1980 Arasında Roman
Kavram : Bireyin İç Dünyasını Esas Alan Roman
Genel Beceriler : Eleştirel Düşünme Becerisi
Alan Becerileri : Yazma Becerisi
Çalışmanın Adı İNSAN ROMAN İÇİNDE 20 dk.
Çalışmanın Amacı Bireyin iç dünyasını esas alan romanın genel özelliklerini açıklayabilme.
Yönerge: Aşağıdaki metni okuyunuz. Metinden hareketle soruları cevaplayınız.
YALNIZIZ
Yine salon tenha ve karanlık. Yine gözleri yaylı kapının buzlu camlarında uzayıp kısalan gölgelere
dikili. Yine onların arasında sağa sola kayan donuk pırıltılar. Yine ikide bir sallanan kanat, hafif
bir gıcırtı ve beklenenin yerini alan yabancılar. Yine arzuyu fırçalayan ve gururu buruşturan bir
sabırsızlık. Camda uzayan ve genişleyen gölgenin, tam ona benzemek üzere iken, anlaşılmaz hangi
bulanık çizgi ve kımıldanış farkıyla ondan ayrılmasının verdiği hayal kırıklığı. Birbirinin üstünden
kayıp giden sıkıntı anlarının bazen tükenmezlik ihtimalini düşündüren sonsuzluk vehmi ve dehşeti.
Yirmi yaş heyecanı otuz yıl sonra da farksız. Beklemenin küçüklüğünü bu hislilik ve enerji tazeli-
ğinin verdiği gurur telâfi ediyor. Ayağa kalkan ve gözlerini kapıdan kurtarıp aynalardaki titrek ve
karanlık aksine çeviren Samim, beklemenin arttırdığı zaafları yere dökmek istiyormuş gibi, vücudu-
nu silkeleyerek doğruluyor ve ruhunu bu şekil sertliği içinde yukarı dikiyor. Fakat heyecan devam
etmektedir. Sürekli hiçbir şeyi düşünemiyor. Her fikir, kapıya çevrilen gözlerin karşılaştığı boşluğun
içinde nöbet bekleyen iki ihtimal tarafından kısaltılmış, bunlardan başka hiçbir fikre bağlanamıyor.
Gelecek mi? Gelmeyebilir mi? “Her şey mümkün” cevabı onu ümide ve dehşete düşürüyor. Fakat
asıl hayret ettiği şey, o anda bütün tahmin ve tahlil kabiliyetini tamamıyla kaybetmesidir. (…) Ya
gelmezse? Ve bu tek sualin cevabını bile iyi kötü veremeyecek kadar, buzlu cama takılı gözlerin
topladığı duyu muhtevalarını kaybetmekten başka zekânın yapabildiği şey yok.
Saatine bakıyor: Yedi dakika geçmiş.
Bu gecikmenin sebebi de öteki olamaz. Öyleyse hiç gelmeyecek. İşte kanadın aralığından yarısı
görünen bir kadın (…). O değil. Arkasında ayak sesleri. Hayır, öteki salona geçiyorlar.
Samim kapıya doğru yürürken birdenbire durdu. İşte, camın üstünde onun gölgesi. Bu sefer muhak-
kak. Fakat sevinç yerine buradan çıkıp gitmek arzusuna benzeyen bir kendinden fırlayış heyecanı.
Onu görmek istemiyor artık. Hatta bu duygusunun üstünde sahte bir ebedilik cilâsı. Bir daha hiç, hiç
istemiyor görmek.
Ve kapıya arkasını dönerek eski yerine ağır ağır gidip oturdu. Meral de küçük adımlarla, acelesiz
geliyor. Gözleri onun üzerinden duvar saatine doğru gitti, sonra bütün boş masaların üstünden ay-
nalara doğru kaydı. İki ay içinde en büyük farklardan biri de bu. Ondan evvel bakışları Samim’in
bulunduğu istikametten bu kadar uzaklara gitmezdi. Yüzünün ifadesi bu kadar vuzuhsuz, adımları
böyle gevşek değildi.
Üstünde eski elbiselerinden biri. Yaklaştı ve Samim’in bakışlarından kaçan gözleri, masa ile kanepe
arasında, ince vücudunun kolayca geçebileceği boşluk üstünde lüzumundan çok fazla durdu.
Doğruldu ve elini uzattı:
— Biraz geciktim mi?
Samim’in karşısına oturduktan sonra da elindeki çantaya bir yer bulmakta gecikti. Hâlâ onunla göz
göze gelmekten çekindiği belliydi. İnce yüzünde, gözlerinin altından yanaklarına doğru inen bir
gölge vardı ki, dün geceyi uykusuz ve buhranlı geçirdiği zannını veriyordu.
(…)
Peyami Safa, Yalnızız
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Kelime Dağarcığı:
akis: Bir cismin parlak bir yüzeyde görünmesi, yansıma. tahlil: Çözümleme. vehim: Kuruntu. vuzuhsuz: Belirsiz.
74