Page 80 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 | Kavram Öğretimi Kitabı
P. 80

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü
         39      TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11                              Öğretim Programları ve Ders Kitapları Daire Başkanlığı
                 Kavram Öğretimi
          6. ÜNİTE    : Roman > Cumhuriyet Döneminde Roman > 1950-1980 Arasında Roman
          Kavram      : Toplumcu Gerçekçi Roman
          Genel Beceriler  : Eleştirel Düşünme Becerisi
          Alan Becerileri  : Yazma Becerisi

           Çalışmanın Adı                   DAĞLARIN ARDINDAKİ YAŞAM                             20 dk.
           Çalışmanın Amacı  Toplumcu gerçekçi romanın genel özelliklerini açıklayabilme.


         Yönerge: Aşağıdaki metinleri okuyunuz. Metinden hareketle soruları çözünüz.

                                                İNCE MEMED

            Toros dağlarının etekleri ta Akdeniz’den başlar. (…) Düz, killi, sürülmüş topraklardan sonra Çu-
            kurova’nın bükleri başlar. Biraz daha içeri, bir taraftan Anavarza’ya, bir taraftan Osmaniye’yi geçip
            İslahiye’ye gidilecek olursa geniş bataklıklara varılır. (…) Buralardan Toros’un karlı dorukları ya-
            nındaymış, elini uzatsan tutacakmışsın gibi gözükür. Dikenlidüzü’ne beş kadar köy yerleşmiştir. Bu
            beş köyün beşinin de insanları topraksızdır. Cümle toprak Abdi Ağa’nındır. Dikenlidüzü, dünyanın
            dışında, kendine göre apayrı kanunları, töresi olan bir dünyadır. Dikenlidüzü’nün insanları, köyle-
            rinden gayrı bir yeri bilmezler. Dikenlidüzü’nün köylerinden, insanlarından, insanlarının ne türlü
            yaşadıklarından da kimsenin haberi yoktur. Tahsildar bile iki üç yılda bir kere uğrar. O da köylülerle
            hiç görüşmez, ilgilenmez. Abdi Ağa’yı görür gider. Değirmenoluk köyü Dikenlidüzü’ndeki köylerin
            en büyüğüdür. Abdi Ağa da bu köyde oturur. Köy, düzlüğün gün doğusuna düşer, kayalığın dibin-
            dedir. (…)
            İki gün sonra harman savruldu. Üçüncü gün kasar sürüldü. Dördüncü gün de ceç edildi. Kırmızı buğ-
            day taneleri harmanın ortasında parlıyordu. O gün, buğdayı çuvallara doldurup eve taşıyamadılar.
            Ceç, harmanın ortasında olduğu gibi kaldı. Sebebi de Abdi Ağa’nın gelip hakkını almamasıydı. O
            gece Memed’le anası sineklere yene yene ceçi beklediler. O gün kuşluk oldu Abdi Ağa gelmedi. Öğle
            oldu gene bir haber yok. İkindiye doğruydu ki, arkasında semerli beygirlere binmiş üç yanaşmayla
            çıkageldi. Yüzü karanlık, korkunçtu. Döne, bu yüzü görünce korktu. Yıllardan beri çok iyi tanırdı
            onu. Döne’nin kara bir deri gibi kırışık yüzü, Biraz daha kırıştı. Abdi Ağa, Döne’yi işaretle yanına
            çağırdı. Yanaşmalara da şu emri verdi: Dörtte üçü bize, birisi de Döne’ye. Döne Ağa’nın üzengisine
            sarıldı: Etme Ağa’m! Acımızdan ölürük bu kış. Etme Ağa’m! Ağa: Hiç sızlanma Döne! dedi. Hak-
            kını veriyorum. Benim hakkım üçte birdir, dedi Döne sızlayarak. Ağa, attan Döne’ye doğru eğildi.
            Gözlerinin içine bakarak sordu: Çifti kim sürdü Döne? Döne: Ben sürdüm Ağa’m. Bizim yanaşma-
            lar sana yardım ettiler mi? Ettiler Ağa’m! Döne? Buyur Ağa’m, Bir daha oğluna tembih et de gidip
            Süleymanlara çoban olmasın. Döne sapsarı kesildi. Ağa, atını sürdü gitti. Arkasından yalnız: Kulun
            kurbanın olayım etme, Ağa’m! diyebildi. Yanaşmalar ölçmeye başladılar. Üç tane Ağa’ya, bir tane
            Döne’ye koyuyorlardı. Ağa’nın yığını büyüdü gitti. Döne’ninki küçücük. Döne, yığınlara bakıp ba-
            kıp beddua ediyor. Yeme inşallah keçi sakallı. Doktor parası, cerrah parası et! Yılancıklar çıksın da
            yeme. Yanaşmalar, üç beygire Ağa’nın hissesini yüklediler. Hiçbirisi ağzını açıp bir şey söylemedi
            Döne’ye. Toprak gibi, taş gibi donmuş kalmıştı her biri. Memed, geldi anasının yanına oturdu. Tozlu
            harmanın ortasında küçücük bir buğday ceçi. Az önce ne kadar da büyüktü. Bir buğday ceçine, bir
            anasına bakıyordu. Suçlu suçlu somurtuyordu. Ana: Süleyman’dan getirdiğinde seni ne diye döv-
            mediğini anladım şimdi. Anladım. Rızkımızı kesmek için. Gâvur dinli. Memed, kendini tutamadı.
            Hıçkırmaya başladı: Benim yüzümden... dedi. Ana, oğlunu bütün gücüyle kucağına çekti, bağrında
            sıktı. Ne yapalım? dedi. Ne gelir elden? Memed: Ya bu kış?... dedi. Anası: Bu kış?... dedi. Sonra, ana
            da ağlamaya başladı: Aaah baban olaydı! Aaah baban!..

                                                                                 Yaşar Kemal, İnce Memed 1
                                                                                                                                                               (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)







          78
   75   76   77   78   79   80   81   82   83   84   85