Page 56 - Felsefe 11 | Kavram Öğretimi Kitabı
P. 56

Kavram Öğretimi 31
                                                                                       FELSEFE 11

            3. ÜNİTE     : 15. YÜZYIL-17. YÜZYIL FELSEFESİ > 3.2. 15. Yüzyıl-17. Yüzyıl Felsefesinin Ayırıcı Nitelikleri > 15. Yüzyıl-17. Yüzyıl
                          Felsefesinde Öne Çıkan Görüşler
            Kavram       : Kartezyen Felsefe
            Genel Beceriler  : Eleştirel Düşünme Becerisi
            Alan Becerileri  : Akıl Yürütme Becerisi, Sorgulama Becerisi

             Çalışmanın Adı                      DESCARTES’IN KÖTÜ CİNİ                             20 dk.
             Çalışmanın Amacı  Kartezyen felsefenin problemlerini yorumlayabilme.

            1. Yönerge: Aşağıdaki metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız.


                                            DESCARTES’IN KÖTÜ CİNİ
              Descartes’ın (Dekart), doğruluğundan kesinlikle emin olduğu gerçek bilgiye ulaşmak için geliştirdiği
              yöntem “Kartezyen şüphecilik” olarak bilinir. Buna göre Descartes, inandığı birçok şeyi gözden geçirerek
              doğru olmadığına dair en küçük bir ihtimal taşıyan her şeyden şüphe eder. Descartes, kesinlik arayışına
              duyular yoluyla elde edilen bilgilerle başlar ve duyulara tam olarak güvenilemeyeceği sonucuna varır.
              Ona göre duyularımız bazen bizi aldatabilir. Örneğin suya sokulan çubuğa belli bir açıdan bakıldığında
              çubuk bükülmüş görünür. Descartes bu örnekte olduğu gibi bizi önceden aldatan bir şeye güvenmemizin
              doğru olmayacağını ve duyularımızın bizi aldatıp aldatmadığından asla emin olamayacağımızı düşünür.
              Bununla birlikte dünyanın gerçekten de düşündüğümüz gibi olup olamayacağını ve şu anda bir rüya
              görüp görmediğimizden nasıl emin olabileceğimizi de sorgular. Bunun için kurmaca bir öyküden oluşan
              “kötü cin” düşünce deneyini kullanır. Descartes, “İnanılmaz derecede zeki ama aynı zamanda kötü niyetli
              bir cin, doğruluğundan emin olduğumu düşündüğüm konularda beni kandırıyor olabilir.” der. Descartes'a
              göre böyle bir cin var olsa ve onu kandırsa bile o, cinin kandırdığı bir şey olmalıdır. Dolayısıyla da Des-
              cartes var olmak zorundadır. Descartes var olmasa cin onun var olduğunu düşünmesini sağlayamaz zira
              var olmayan bir şey düşüncelere sahip olamaz. Descartes'ın bu durumdan çıkardığı sonuç şudur: “Düşü-
              nüyorum, öyleyse varım.”
              Düşünceye ve duyuma sahip olduğumuz sürece var olduğumuzdan şüphe etmemiz imkânsızdır. Kendi
              varlığımızdan şüphelenmeye başladığımızda şüphe etme davranışı, düşünen bir şey olarak var olduğumu-
              zu kanıtlar. Bu düşünce, hem Descartes’ın her şeyden şüphe edenlerin yanıldıklarını düşünmesini sağlar
              hem de Kartezyen düalizm olarak bilinen problemin başlangıcı olur. Kartezyen düalizme göre iki tür şey
              mevcuttur: Zihin ve beden. Descartes zihnin bedende, bedenin de zihinde etki yaratabileceğini düşünür
              çünkü bunlar beyinde belirli bir noktada (epifiz bezinde) etkileşir. Ne var ki Descartes'ın dualizmi, fizik-
              sel olmayan bir şeyin (ruh ya da zihin) fiziksel olanda (beden) değişimler yaratmasını nasıl açıklayacağı
              konusunda onu ciddi sorunlarla baş başa bırakır.
              Şüphe girdabından kurtulmak için Descartes başka bir kesinliğe daha ihtiyaç duyar ve bu yüzden iyi bir
              Tanrı’nın var olma zorunluluğunu savunur. Ona göre Tanrı’nın zihinlerimize koyduğu bu fikirden dolayı
              onun var olduğunu biliriz. Tanrı var olmasaydı Tanrı fikri de olmazdı. Descartes Tanrı’nın var olduğundan
              emin olduktan sonra düşüncesini daha kolay geliştirir. Ona göre iyi bir Tanrı en temel konularda insanlığı
              aldatıyor olamaz. Böylece Descartes, Tanrı’nın bizi aldatmadığı ve Dünya’nın deneyimlediğimiz gibi
              olduğu sonucuna varır.
                                                        (Nigel Warburton'un, Felsefenin Kısa Tarihi kitabından düzenlenmiştir.)


            1.  Duyu verilerine her zaman güvenebilir misiniz? Görüşlerinizi örneklerle açıklayınız.

















                                                                                                    53
   51   52   53   54   55   56   57   58   59   60   61