Page 134 - Tasarım Beceri Atölyeleri Öğretmen El Kitabı
P. 134
Keloğlan Yerin Yedi Kat Altında
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde bir padişah’ın üç oğlu varmış. Sarayla-
rı’nın bahçesindeki ağacın elmalarını bir türlü toplayamazlarmış. Çünkü elmaları hep dev yermiş.
Bir gün, çocuklar, ellerine ok alıp ağacın dibinde devi beklemeğe karar vermişler, ilk önce büyük kardeş
okunu alarak ağacın dibine oturmuş, beklemeğe başlamış. Bekleye bekleye usanmış. Biraz sonra da uyku bas-
tırınca, dev her zamanki gibi gelerek elmaların bir kısmını yiyip gitmiş.
Bu sefer ağacın altında ortanca kardeş beklemeğe başlamış. O da uyuya kalmaz mı? Sıra küçük kardeşe,
Keloğlan’a gelmiş. Keloğlan uyumamak için parmağının ucunu tutmuş ve orayı sıkmış. Ne zaman uyuyacak
gibi olduysa parmağını sıkmış ve uykusu kaçmış. Fakat uyuyor gibi görünmek için yere uzanmış, horuldama-
ğa başlamış.
Dev yavaş yavaş gelmiş, bakmış ki, orada bir çocuk horul horul uyuyor. Ağaca yaklaşarak elmaları yeme-
ğe başlamış. Tam o sırada Keloğlan yavaşçacık yerinden kalkıp bir ok atarak devi ayağından iyice yaralamış.
Ayağı fena halde sakatlanan dev, çocuğa hiç bir şey yapmadan oradan uzaklaşmış, gidip bir kuyudan içeriye
girmiş. Keloğlan koşarak kardeşlerine haber vermiş. Üçü birden kuyunun başına gelmişler.
En büyük kardeş demiş ki:
— Kuşaklarımızı birbirine bağlayalım, beni kuyuya sarkıtın. Yandım, dersem, çekersiniz. Dondum, der-
sem, koyuverirsiniz.
Kuşakları bağladıktan sonra büyük kardeşi kuyuya sallandırmışlar. Çok geçmeden:
— Yandım! Diye bağırmış. Yukarıya çekmişler. Bu sefer ortanca kardeş kuyuya sallanmış. Bir iki kulaç
gittikten sonra, o da:
— Yandım! Diye bağırmış. Onu da yukarıya almışlar.
Sıra Keloğlan’a gelmiş. O demiş ki:
— Yandım, dersem de koyuverin, dondum dersem de koyuverin! Sakın beni yukarıya çekmeyin...
Keloğlan’ı kuyuya sallandırmışlar.
O: — Yandım! Dedikçe koyuvermişler.
Keloğlan inmiş, inmiş, sonunda kuyunun dibine varmış. Kuyuda su yokmuş. Ayağına bir şey takılmış,
bakmış ki bir demir halka. Hemen onu kaldırmış. Önüne aydınlık, yeşillik, güzel bir yol çıkmış. Başlamış o
yoldan yürümeğe... Yürüye yürüye bir köşkün önüne gelmiş. Kapıyı çalmış. Kapı kendi kendine açılmış. Keloğ-
126