Page 31 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 | 6.Ünite
P. 31

Roman


                                                 YAŞLI ADAM VE DENİZ

                                     Santiago (Santiyago), küçük kayığıyla yalnız başına avlanan, Kübalı, yaşlı
                    5. Metin      bir balıkçıdır. Seksen dört gündür talihsizlik yaşamakta, denizden her gün
                                  eli boş dönmektedir. Bundan dolayı yaşlı adamın yanında ona yardımcı olan
                                  çocuğu, ailesi alıp başka bir kayığa vermiştir. Buna rağmen balıkçılığı yaşlı
                                  adamdan öğrenen ve onu çok seven çocuk, her gün yaşlı adamı ziyaret et-
                                  mekte ve onun ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Yaşlı balıkçı, seksen beşinci gün
                                  şafak sökmeden denize yeniden açılır. Büyük bir balık yakalamaya kararlıdır.
               Bu nedenle kayığıyla diğer balıkçılardan daha uzaklara gider. Artık kıyı görünmemektedir. Güneş
               iyice yükselip hava ısındığında yaşlı adamın oltasına bir balık vurur. Bu çok büyük bir kılıç balığı-
               dır. Balık çok güçlü olduğu için kayığı sürüklemeye başlar. Balığı yormadan yakalayamayacağını
               anlayan yaşlı adam, onun kayığı sürüklemesine izin verir. Balık, kayığı açık denizde iki gün
               boyunca sürükler.

                  Aşağıdaki parçada balığın artık yorulup teknenin etrafında dönmeye başlaması ve yaşlı balıkçının
               onu yakalamak için verdiği mücadele anlatılmaktadır.
                  Denize açıldığından beri güneş üçüncü kez yükselmeye başlarken, balık dönmeye, kayığın çevre-
               sinde daireler çizmeye başladı.
                  Önce ipin eğrisinden balığın döndüğünü hemen anlayamamıştı ama umduğundan erkendi. İpte
               hafif bir gevşeme hissetmişti, sağ eliyle usul usul çekmeye başladı. Her zaman olduğu gibi önce
               gerilmiş, fakat koptu kopacak bir durumdayken birden gelmeye başlamıştı. İpi omzundan aşırarak
               hızla çekmeye koyuldu. İki elini birden uyumlu bir biçimde yaylandırarak vücudu ve ayaklarıyla
               mümkün olduğu kadar ip çekiyordu. Kendi gibi yaşlı kolları ve omuzları da ellerinin hareketine uyarak
               aynı biçimde yaylanıyordu.
                  “Oldukça büyük bir daire çizecek” diye söylendi. “Ama dönmeye başladı ya!”

                  Bir ara ip artık gelmez oldu; güneşin ilk ışıkları altında üzerindeki suları sıçratmaya devam etti.
               Sonra yeniden elinden kaymaya koyuldu; yaşlı adam diz çökmüş, gönülsüz gönülsüz çektiği iplerin
               yeniden karanlık sularda kayboluşunu seyrediyordu.

                  “Şimdi çemberin en uzak noktasını dönüyor” diye söylendi. “Elimden geldiği kadar sıkı tutmalıyım.
               Her dönüşte çember biraz daha küçülüp daralacak. Kimbilir bir saate kalmaz, onunla karşı karşıya
               oluruz. Şimdi kendisini öldürebileceğime inandırmalıyım onu.”

                  Balık yavaş yavaş dönmeyi sürdürüyordu. Yaşlı adam terden sırsıklam olmuş, iki saat içinde ölesiye
               yorulmuştu. Fakat daireler şimdi biraz daha ufalmıştı. Bir ara ipin eğrisinden balığın da yüzeye çıktı-
               ğını anladı.

                  Bir saatten beri yaşlı adam gözlerinin önünde siyah benekler görüyor; alnından sızan tuzlu terler,
               gözlerini yakıyordu. Bu kara beneklerden korkmuyordu. İpi gererken harcadığı gücün sonucuydu
               bunlar. Buna karşın iki kez bayılacak gibi olmuştu. Başı dönüp gözleri kararmıştı. İşte asıl canını sıkan,
               onu korkutan bunlardı.
                  “Kendimi kaybedip balıkla birlikte ölmenin sırası mı” diye söylendi. “Şimdiye kadar çok iyi idare
               ettik. Allahım sen bana kuvvet ver. (...)

                  Tam bu sırada, iki eliyle asılmakta olduğu ipte ani bir zorlama sezinledi. Keskin, sert, ağır bir titre-
               şimdi bu.

                  “İpi burnuyla zorluyor olmalı” diye düşündü. “Bunun böyle olacağı belliydi. Başka çaresi yoktu za-
               ten. Canını yakıp sıçramasına yol açar bu ama ben yine dönmesini yeğ tutardım. Zıpladıkça iğnenin
               takıldığı yer biraz daha büyüyüp yırtılacak. O zaman iğneden kurtulması ihtimali de var.”

                  “Zıplama balık” diye söylendi. “Zıplama emi!”



                                                                                                            185
   26   27   28   29   30   31   32   33   34   35   36