Page 14 - Türk Dili ve Edebiyatı 9 | 5.Ünite
P. 14

5.  Ünite




                                                      KÜÇÜK AĞA

                                       Millî Mücadele’nin anlatıldığı bu eserde Akşehir’de geçen olaylar, Salih’in
                                    savaştan (I. Dünya Savaşı) dönmesiyle başlar. Salih, Arabistan çöllerinde sağ
                     2. Metin       kolunu kaybetmiş, yüzünün sağ tarafına ağır yaralar almış bir askerdir. Geri
                                    döndüğünde Akşehir’i eskisi gibi bulmaz. Çocukluk arkadaşı Niko’nun, köylü-
                                    lerin hatta annesinin bile ona bakışı değişmiştir. Artık o Çolak Salih’tir. Yurdun
                                    her köşesi gibi Akşehir de bir karışıklık içindedir. Bu sırada Akşehir’e İstanbullu
                                    Hoca lakabıyla tanınan Mehmet Reşit Efendi gelir. İstanbullu Hoca, Kuvayı-
                                    milliye aleyhtarıdır. Onun gelmesiyle Akşehir, Kuvayımilliye taraftarları ve İs-
               tanbullu Hoca taraftarları olmak üzere ikiye ayrılır.
                  İstanbullu Hoca, Kuvayımilliye aleyhinde vaazlar vermeye başlar ve bu vaazların etkisiyle Kuvayı-
               milliye aleyhtarlığı gittikçe artar. Bunun üzerine hakkında vur emri çıkarılır. Hakkındaki hükmü öğre-
               nen İstanbullu Hoca, Akşehir’den kaçarak Çakırsaraylı’nın çetesine katılır. İstanbullu Hoca’nın kaçışı
               kısa zamanda duyulur.
                  Aşağıdaki metinde İstanbullu Hoca’nın yörede bulunan Çakırsaraylı’nın çetesine katılması ve “Kü-
               çük Ağa” adını alması anlatılmaktadır.
                  (...)

                  Recep ile beş adamı Hoca Efendi’yi yatsıdan iki saat sonra Müezzin’in evinden aldılar. Küçük kafile
               şafaktan önce Yakasaray köyünün üstündeki konakta idi.
                  Recep onlardan beş dakika kadar önce Çakırsaraylı’nın yanına varmış ve olup bitenleri anlatmıştı.
               Çakırsaraylı Hoca’ya büyük bir itibar gösterdi. “Her şeyde emir senin, ağa sensin,” dedi.
                  Köy tamamen Çakırsaraylı’ya bağlıydı. Fakat yine de tedbirli olmak gerekti. Hoca onun dediklerini
               ağzını açmadan dinledi ve sonunda da “Peki,” dedi. Ortalık ağardığı zaman artık o kar gibi sarıklı, latalı,
               sakallı İstanbullu Hoca yoktu. Yerine yün başlıklı, kadı biçimi şalvarına yumuşacık lâpçin mes çekmiş,
               salta giymiş, beli fişeklikli tığ gibi delikanlı gelmişti.

                  Hoca sakallarına ustura vururken belli belirsiz bir üzüntü duydu. Hepsi de bu kadarla kaldı. Arkası
               çiçekli yeşil teneke ile kaplı aynaya baktı baktı ve “Allah!” diye içini boşalttı. Bundan sonra artık ağzın-
               dan kelimeler miskalle çıkacaktı. En çok yadırgadığı da, şimdilik, belindeki toplu tabanca idi. Onun
               neye yarayacağını bilmiyordu ve bu tabanca yüzünden kendini çok gülünç buluyordu.
































      154
   9   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19