Page 171 - THM TEORİ VE UYGULAMASI (ORTAK-TSM) 12
P. 171

Görsel 6.1: Ilhan ERSOY’un Nida TÜFEKÇI ile
                                                   gerçekleştirdiği söyleşi

            Klasik Türk musikisi korosuna bağlı sanatçılar hem kendileri türküyü öğrenmiş hem de “Bir Türkü Öğreniyo-
            ruz” programı adı altında halka bunu öğretmiş oluyorlardı. O zamanlar Ankara Radyosunda şunlar halk mü-
            ziği sanatçısı bunlar sanat müziği sanatçısı diye bir ayrım yoktu. Hepsi birdi. Mevcut sanatçılar hem klasik
            Türk musikisi icra ediyorlar hem de oradan çıkıp halk musikisini icra ediyorlardı. 1946 yılına gelinceye kadar
            bu böyle devam etti. Fakat 1946’da bir üslup çelişkisi ortaya çıkmaya başladı. Bir türküyü klasik üsluba
            alışmış arkadaşlarımız mahallî üslupla okuma yerine, klasik Türk müziği üslubuyla okudular. O zaman halk
            müziğinin en önemli unsuru olan tavır olgusu yavaş yavaş silinmeye başladı. Bu tehlikeyi gören Muzaffer
            SARISÖZEN ve Mesut Cemil TEL oturdular ve şöyle bir karar verdiler. “Repertuvarı ayrı, çalgıları ayrı olan
            bu iki müzik türünün icracı elemanlarının da ayrılarak herkesin kendi ihtisası içinde derinleşmesi ve yüksek
            bir seviyeye kendi ihtisası içinde ulaşması lazım.” diyerek 1946 yılında ‘‘Yurttan Sesler’’i, kendi kadrosuyla
            klasik Türk müziği kadrosundan ayırdılar.
            _  Ilhan ERSOY: Türk halk müziğinin ezgisel yapısı diğer müzik türlerine ya da diğer halk müziklerine göre
            nasıl ayrışır?
            _  Nida TÜFEKÇI: Kendimden örnek vereyim size. Benim çalıp söylediğim Yozgat türküleri vardır. ‘‘Yeşil

            Ayna Takındın mı Beline’’, ‘‘Çamlığın Başında Tüter Bir Tütün’’, ‘‘Asker Yolu Beklerim’’ gibi. Bunların no-
            talarını incelediğimiz zaman küçük süreli notalar çıkar ortaya. Aynı zamanda bunlar tavırla ilgilidir. Ancak
            benden çok daha evvel derlenmiş Yozgat türkülerine baktığımız zaman o motiflerin orada da olduğunu gö-
            rürsünüz. Demek ki Yozgat’ta böyle bir tavır varmış. Konya’da da hançere nağmeleri küçük süreli notalarla
            tespit edilmiştir. ‘‘Gitme Bülbül’’ ve ‘‘İki Turnam’’ gibi. Bu türkülerden bir kısmı elli sene önce o zamanın us-
            talarından alınmıştır. O zaman halkta bu hançere yapma geleneği varmış. İcracıların yeterliliği-yetersizliği
            ayrı mesele. Asıl olan orijinden sağlam tespit etme meselesidir.
            _  Ilhan ERSOY: Hocam size çok teşekkür ederim, sağ olun.

            _  Nida TÜFEKÇI: Siz de sağ olun.



               Bu okuma parçası Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı Öğretim Üyesi Doç Dr. İlhan
            ERSOY’un Ege Üniversitesi DTMK Dergisi’nde yayınlanan “Nida Tüfekçi İle Söyleşi” başlıklı yazısından
            düzenlenerek alınmıştır.






                                                         169
   166   167   168   169   170   171   172   173   174   175   176