Page 175 - THM TEORİ VE UYGULAMASI (ORTAK-TSM) 12
P. 175

dergâh                : Tapı, tekke, huzur.
             devinmek              : Vücudu oynatmak veya kıpırdatmak, kımıldanmak, hareket etmek. 2.  Bir cis-
                                    min, bir noktaya göre, yeri veya durumu değişmek, hareket etmek. 3. Bir cismin
                                    başka bir cisme ya da cisimlere göre yer değiştirme eylemi.
             Devrent Deresi        : Derbent Deresi diye de bilinen, Denizli ilinde bir dere.
             didaktik              : Öğretici.
             didar                 : Çehre yüz.
             divan                 : Meclis, toplantı yeri.
             dizgin                : Hayvanı yönetmeye yarayan kayış.
             donanmak              : 1. Giyinip, süslenmek. 2. Tamamen kaplanmak.

                                                               E

             ecdat                 : Atalar.
             Ehl-i Beyt            : 1. Ev halkı 2. Hz. Muhammed’in ailesi.
             el götürmek           : El çekmek, vazgeçmek.
             Erkilet               : Kayseri iline bağlı bir yerleşim birimi.
             evvel bahar           : İlkbahar.
             eydür                 : Eyitmek, söylemek, demek. Saz ozanlarının adları yanında; “....aydur”, “.. .ey-
                                    dür” gibi çekimli olarak kullanılır. Şiir eyitmek: şiir söylemek.
             eylemek               : Oyalamak, bekletmek.


                                                               F

             feda                  : Bir amaç uğrunda bir değer veya varlıktan vazgeçme, uğruna verme.
             felek                 : 1. Gök, gökyüzü, sema. 2. Dünya, âlem. 3. Talih, baht, şans
             ferment               : Maya.
             firkat                : Ayrılık.

                                                               G

             gamzede               : Üzülen.
             gevil                 : Yürek, kalp.
             giriftar              : Tutulmuş, yakalanmış.
             giryan                : Ağlayan.
             glissando             : Müzikte “kayarak” anlamına gelen terimdir. Parmağı bir tel üzerinde kaldırma-
                                    dan bir notadan diğer notaya geçiş.
             gökçek                : Güzel, sevimli (kimse).
             gurbet                : Doğup yaşanılmış olan yerden uzak yer.

                                                               H

             habip                 : Sevgili.
             Hak                   : Yaradan.
             hâl                   : Durum, vaziyet.
             hançere               : Gırtlak.
             harabat               : 1. Yıkılmış yerler, yıkıntılar, harabeler, viraneler. 2. (Divan Yazını’nda) içkili eğ-
                                    lence yeri, içkievi, meyhane.
             has                   : 1. Özgü. 2. Katışıksız, en iyi cinsten, saf. 3. İyi nitelikleri kendinde toplamış
                                    olan.
             hasıl                 : Olan, ortaya çıkan, görünen.
             haydar                : 1. Aslan. 2. Cesur, yiğit kimse. 3. Hz. Ali’nin lakabı.
             hezar                 : Bin.




                                                         173
   170   171   172   173   174   175   176   177   178   179   180