Page 113 - Konu Özetleri TYT AYT Felsefe
P. 113
GÖRÜŞ ANALİZİ: J. LOCKE, I. KANT VE F. HEGEL
Yaşamını sürdürmek ödevdir ayrıca da herkesin buna doğrudan doğruya bir eğilimi vardır. Ama bunun için de insanların ço-
ğunun yaşamlarına gösterdikleri çok kez endişe dolu dikkatin yine de hiçbir iç değeri maksimlerinin (kuralların) hiçbir ahlaksal
içeriği yoktur. İnsanlar, yaşamlarını ödeve uygun olarak koruyorlar ama ödevden dolayı değil. Buna karşılık eğer talihin kötü
cilveleri ve umutsuz acı, yaşamdan tat almayı büsbütün yok ettiyse eğer ruhu güçlü olan mutsuz kişi, cesareti kırılmış ya da
yıkılmış olmaktan çok alınyazısına küserek yaşamdan bağlarını koparmayı dileyebilir. Ancak yaşamını onu sevmeden, eği-
limden ya da korkudan değil ödevden dolayı yine de sürdürüyorsa işte o zaman maksiminin ahlaksal içeriği vardır.
I. Kant, Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi
Analizi:
Kant’a göre bir eylem bir eğilimden ya da bir duygudan dolayı değil de bir ödev duygusuyla gerçekleştirilmişse ancak ahlaki
bir eylem olabilir.
Kant’a göre üç tür eylem vardır: ödeve aykırı, ödeve uygun ve ödevden doğan.
Kant’a göre önemli olan eylemlerin sonuçları değil iyi niyettir.
Kant, eylemlerimiz için yol gösterici evrensel ilke olarak koşulsuz buyruğu ileri sürer.
Kant’ın Maksimleri:
“Öyle eylemde bulun ki eyleminin gerisindeki maksim, herkes için geçerli evrensel bir yasa olsun!”
“Kendinde ve başkalarında insanlığı bir araç olarak görecek şekilde değil de onu bir amaç edinecek şekilde davran.”
“Her zaman akıllı iradeni, evrensel bir yasa koyucu olarak görevde bulunacağı şekilde davran.”
DİYALEKTİK İDEALİZM
Çağımızın bir doğuş ve yeni bir döneme geçiş çağı olduğunu görmek zor değildir. Tin, şimdiye değin içinde var olduğu ve
imgelediği dünya ile bozuşmuştur ve onu geçmişe gömme düşüncesini taşı-
maktadır. Artık kendi öz dönüşümünün emeği içindedir.
Hiç kuşkusuz o hiçbir zaman dinginlikte değildir, tersine her zaman ilerleyen
devinimi kavramıştır. Ama nasıl çocukta uzun dingin bir beslenmeden sonraki
ilk soluk, o salt nicel gelişimin dereceliğini kırıyorsa -nitel bir sıçrama ve çocuk
doğmuştur- oluşumu içindeki tin de öyle yavaş ve usulca yeni şekline doğru
olgunlaşır. Önceki dünyasının yapısını parça parça çözer ve bunun sarsıntısı
tek tük belirtilerde sezilir. Kurulu düzende yayılan kayıtsızlık ve can sıkıntısı,
bir bilinmeyenin belirsiz önsezisi, bunlar yaklaşan değişimin müjdeleridir. Bü-
tünün yüzünü değiştirmeyen bu dereceli ufalanış bir gün doğumu ile kesilir ki
bir şimşek gibi birdenbire yeni dünyanın biçim ve yapısını aydınlatır.
…
Ama bu yeni dünya tıpkı yeni doğmuş bir çocuk gibi eksiksiz bir edimsellik-
ten yoksundur ve bunu gözden kaçırmamak özsel önem taşır. İlk sahneye
çıkış yalnızca dolaysızlığı ya da kavramıdır. Bir yapı temeli atıldığında nasıl
bitmemişse bütünün erişilen kavramı da gene öyle bütünün kendisi değildir.
Bir meşeyi gövdesinin gücünde ve dallarının yayılımı ile yapraklanışının küt-
Georg Wilhelm Friedrich Hegel lesinde görmeyi isterken bize bunun yerine bir palamut tanesi gösterildiği za-
man bundan pek hoşnut kalamayız. Gene böyle bilim, bir tin dünyasının tacı,
başlangıcında eksiksiz değildir. Yeni tinin başlangıcı çeşitli ekin biçimlerindeki
yaygın bir devrimin ürünü, dolambaçlı ve çapraşık bir yolun ve o denli karışık çaba ve uğraşın ödülüdür.
…
Gerçek bütündür. Bütün ise ancak kendi gelişimi yoluyla kendini tümleyen özdür. Saltık üzerine söylenmesi gereken onun
özsel olarak sonuç olduğu, gerçekte ne ise ancak erekte o olduğudur ve doğası edimsel, özne ve kendisinin kendiliğinden
oluş süreci olmak işte bunda yatar. Saltığın özde bir sonuç olarak kavranması gerektiği ne denli çelişkili görünse de biraz
düşünüp taşınmak bu çelişki görünüşünü doğru bir yere oturtmaya yetecektir.
Hegel, Tinin Görüngübilimi
FELSEFE - TYT/AYT MEBİ KONU ÖZETLERİ 115