Page 41 - Grammar For YDT - 12
P. 41
TENSES
The Simple Present Tense or The Present Continuous Tense
“The Simple Present Tense” ve “The Present Continuous Tense” arasındaki kullanım farklılıkları aşağıda belirtildiği gibidir.
“The Simple Present Tense” aşağıdaki durumlarda kullanılır:
Genel durumları, alışkanlıkları ifade etmek için:
▪ My daughter reads 50 pages of books almost every day. Video 3.5
Kalıcı ve sürekli durumları ifade etmek için:
▪ The river Kızılırmak flows into the Black Sea.
Gelecekte yer alacak programlı ve tarifeli eylemleri ifade etmek için:
▪ The film starts at 4 pm. Shall we meet outside the cinema at 3.30?
Durum bildiren fiillerle:
▪ In case of an emergency, leave everything that belongs to you and go outside.
“The Present Continuous Tense” aşağıdaki durumlarda kullanılır:
Konuşma esnasında olan durumları ifade etmek için:
▪ I cannot put you through now because the boss is having an important meeting.
Geçici durumları ifade etmek için:
▪ Jack is away on holiday, so Rick is doing his work.
Gelecekte planlanmış, ayarlanmış eylemleri ifade etmek için:
▪ We are leaving very early tomorrow. Don’t forget to set the alarm clock!
Eylem bildiren fiillerle:
▪ Which book are you reading at the moment?
“Non-progressive verbs’’ olarak tanımladığımız fiiller, durum bildirirler ve “The Present Continuous Tense” ile kullanılmazlar.
Bu fiiller aşağıdaki tabloda verilmiştir.
like know belong prefer believe depend hear astonish
love realise fit agree remember matter disagree please
hate suppose contain mind recognise see satisfy promise
want mean consist own appear look doubt think
need understand seem sound taste smell wish imagine
deny dislike be have surprise lack measure possess
impress deserve involve include feel owe weigh concern
“Non-progressive verbs’’ olarak tanımladığımız fiillerden bazıları “The Present Continous Tense” ile kullanılabilirler ancak
bu durumda anlamları değişir.
▪ to think (düşünmek, plan yapmak): I am thinking of moving my house as it always causes problems.
▪ to see (buluşmak, randevusu olmak): I am seeing my dietician on Saturday.
▪ to taste (tatmak): The chef is tasting the soup to see if it is OK.
▪ to feel (dokunarak hissetmek): Jack is feeling his pockets as he thinks he has lost his wallet.
▪ to appear (sahneye çıkmak): My favourite singer is appearing at the Happy Venue.
▪ to have (“sahip olmak” haricindeki tüm anlamları): They are having an interesting conversation.
▪ to be (bir süreliğine olmak): You are being so noisy. Please be quiet!
41
41
