Page 297 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 297

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10          145

             4. ÜNİTE > Destan/Efsane          Kazanım A.2.7: Metindeki zaman ve mekânın özelliklerini belirler.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
             Etkinlik İsmi                      Mekânda Efsaneleşmek                             25 dk.

             Amacı     Metindeki zaman ve mekânın özelliklerini, olay ve kişiler üzerindeki etkilerini belirleyebilmek.  Bireysel

              Yönerge  Aşağıdaki metni okuyunuz. Metinden hareketle soruları cevaplayınız.
                     (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
                                                   Munzur Baba
             Ovacık, Tunceli ilimize bağlı küçük bir yerleşim merkezidir. (…) İlçe sınırları içinde 3.188 metrelik
             zirvesiyle Munzur Dağı ve buradan çıkarak Murat Suyu’na katılan Munzur Çayı bulunmaktadır. Ova-
             cıklılar dağa ve çaya bu adların veriliş sebebini şu güzel hikâyeye bağlamaktadırlar:

























             Çevredeki köylerin birinde zengin bir ağa yaşarmış. Ağanın yaşı kemale ermiş, emanetini teslim etme-
             den bir de hacca gitmek istemiş. Çoluk çocuğunu bırakacak kimsesi yokmuş. Sonunda hane halkını
             çobanları olan Munzur’a emanet etmeye karar vermiş.
             Ağa, çoluk çocuğu ile helalleşip yola çıkar. Üzerine farz olan borcunu eda edecek ve “Hacı Ağa” olarak
             memleketine geri dönecektir.

             Ağa Kâbe’de iken bir gün karısı evde helva pişirir. Çocukları ile birlikte yerken yanlarında bulunan
             Munzur’a latife yapmak kastı ile der ki:
             “Munzur, bu helvadan ağan da yese ne iyi olurdu. Al şunu, soğumadan ağana götür de o da yesin.”
             Çoban hemen ablasının (ağanın hanımı) elindeki helvayı alır ve gözden kaybolur. Bir müddet sonra
             Munzur, elinde boş tabakla eve döner. Ne ablası ne de çocukları bu işten bir şey anlar.
             Aradan günler geçer, hacıların dönme zamanı gelir. Köy halkı ağalarını karşılamak üzere yollara dö-
             külür. Hacı olan ağalarına daha fazla hürmet etmek, hizmetinde bulunmak için köylüler âdeta yarışır.
             Fakat ağa onlara Munzur’u gösterir ve “Hürmetinize layık olan ben değilim, Munzur’dur. Onun elini
             öpün, onun hizmetine koşun.” der.
             Ağa, köylülerin şaşkın bakışları arasında meseleyi kısaca anlatır. Herkes alelade bir çoban zannettiği
             Munzur’un eline sarılır, o ise geri çekilir. Ağasına ikram etmek için getirdiği süt de bu arada dökülür,
             kendisi de yere yuvarlanır. Munzur’u ne oradan kalkarken gören olur ne de daha sonra gören. Bir daha
             kimseler görmez onu. Fakat bugün onu hatırlatan iki iz hâlâ köylülerin hafızasındadır. Bunlar, dökülen
             sütten meydana gelen beyaz köpüklü Munzur Çayı ve düşerken elini dayadığı kayadaki parmak izleri-
             dir.
             (…)
                                                                         Saim Sakaoğlu, 101 Anadolu Efsanesi
             Kelime Dağarcığı:
             alelade: Bayağı. kemale ermek: Olgunlaşmak. latife: Şaka.


                                                                                                   295
   292   293   294   295   296   297   298   299   300   301   302