Page 449 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 449

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10        219

             6.ÜNİTE > Tiyatro  Kazanım A.3.2: Metnin türünün ortaya çıkışı ve tarihsel dönemle ilişkisini belirler.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
             Etkinlik İsmi                 Tiyatro Eseri, Dönemini Yansıtır mı?                  20 dk.
             Amacı     Metinden yola çıkarak metnin yazıldığı tarihî dönemin gerçekliklerini kavrayabilmek.  Bireysel


              Yönerge  Aşağıdaki metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız.
                     (Metin düzenlenmiştir.)


                                                      Tohum
              ÜÇÜNCÜ PERDE Dördüncü Sahne

              (Yolcu ve birinci ağa ayağa kalkarlar, hancı lambayı masaya bırakır. Ferhat Bey bir iskemleye oturur.
              Yolcu ve birinci ağa da otururlar. Hancı ayakta.)

              HANCI — (Ferhat Bey’e) Yatmak ister misin? Yatağın hazır!
              FERHAT BEY — Uykum yok. Biraz daha oturacağım.

              HANCI — Vakit çok geç!
              FERHAT BEY — Siz yatın! (Birinci ağaya) Ağam, yorulmuşsundur. Baba göstersin yatacağın yeri.
              (Hancıya) Son günlerde sen de uykusuz kaldın. Bana bakma! Git, yat!
              HANCI — Benim yapılacak işlerim var. Demin büyük odadaki denkleri hazırlıyordum. Buraya bir
              kahve pişirmeye geldim. Şimdi gideceğim. (Birinci ağaya) Haydi gidelim!
              (Birinci ağa ayağa kalkar. Hancı ocaktaki mumu alır.)
              FERHAT BEY — (Yolcuya) Ya siz?
              YOLCU — Sizi rahatsız etmezsem biraz daha oturmak istiyorum. (Hancı elinde mum, Ferhat Bey’e ba-
              kar. Yolcuya cevap vermediğini görünce birinci ağanın arkasından sol taraftaki kapıya yürür, çıkarlar.)
              FERHAT BEY — Maraş sizi yolunuzdan alıkoydu. Kim bilir İstanbul’daki evinize ne kadar hasret
              çekiyorsunuz?
              YOLCU — Şimdilik Maraş’tan başka hiçbir yeri düşünmüyorum. Kendimi buraya o kadar kaptırdım
              ki bir an için bu çerçevenin dışında alaka bulmaz oldum.

              FERHAT BEY — Maraş, size bir an için bütün alakalarınızı unutturabildiyse ne mutlu! Fakat artık o
              an da geçti. Boğuşma, kızgınlığını kaybetti. Artık bizi anladıklarını sanıyoruz. Bugün yarın çekilme-
              lerini bekliyoruz. Yolunuza devam edebilirsiniz.
              YOLCU — Evet, bugünlerde yola çıkmalıyım. Fakat bilmem, içimde tuhaf bir his var. Henüz burala-
              rın cazibesi bende devam ediyor.
              FERHAT BEY — Mademki boğuşma bitmiş gibidir…

              YOLCU — Seyredilecek şey kalmamış demektir, değil mi? Doğru! Buna rağmen herhangi bir hadi-
              seyi yapanların iç yüzü beni sarmış olacak ki hadise bitmekle alakam kesilmiyor.

              FERHAT BEY — Hâlbuki dediğiniz hadise olmasaydı etrafınıza bile bakmadan geçip gidecektiniz.
              YOLCU — Elbette beni burada alıkoyan büyük sebep harptir. Mademki o sebep kalmamış gibidir,
              niçin hemen kalkıp gidemiyorum? Hemen kalkıp yola çıktığımı farz edelim. Niçin hâlâ içimde do-
              yurulmamış bir istek kalıyor? İnsanın bilmediği bir şeye alakası onu görünceye kadar sürmez mi?

              (…)
                                                                             Necip Fazıl Kısakürek, Tohum




                                                                                                   447
   444   445   446   447   448   449   450   451   452   453   454