Page 743 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 743
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10 364
9.ÜNİTE> Gezi Yazısı Kazanım A.4.13: Yazar ve metin arasındaki ilişkiyi değerlendirir.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Metindeki İpuçları 25 dk.
Amacı Yazar ve metin arasındaki ilişkiyi belirleyebilmek. Bireysel
Yönerge Aşağıda verilen metni okuyunuz. Soruları, metni göz önünde bulundurarak cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Sovyet Rusya
(…)
Sovyet Dışişleri Bakanlığı memurlarından Manjosin önüme düştü. Metropol Oteli’nin danslı çay ve
yemek salonuna girdik, orkestrayı arkamıza alarak gerilerde bir masa başına yerleştik, iyi Türkçe ko-
nuşan Manjosin:
− Nasıl, bir değişiklik var mı?
Diye sordu. Hayır, hiç bir değişiklik yoktu. Ortadaki fıskiyeli havuz, şıkır şıkır akan sular ile yerli ye-
rinde idi. Tavanı ve duvarları süsleyen motiflere el sürülmemişti. 1900 modeli elektrik lâmbalarından
salona hep o yarı melânkolik ışık dağılıyordu. Sanki orkestra da aynı havaları çalıyordu. Elimi çeneme
dayadım, bakışlarım dalgın, bir ressama poz verir gibi, bir süre öyle kaldım.
Manjosin’in sorduğu boşuna değildi. Dört gündür Moskova’da idik. Ertesi günü Kief’e gidecektik ve
ben otuz yıl önce üç hafta geçirdiğim bu kentte bana eski günleri ansıtabilecek bir ipucu, bir dayanak
arıyor, bir türlü de bulamıyordum. Giderayak şu Metropol Oteli’ne bir uğramayı ben istemiştim. Otuz
yıl içinde çok değişmiş, çok gelişmişti Moskova. Nüfusu üç milyondan yedi milyona yükselmişti. Bir
zamanlar kenar mahalle sayılan yerler, bugün şehrin tâ içine girmişti. Dört yana doğru açılan geniş
caddeler göz alabildiğine uzanıp gidiyordu. Moskova, kendi kendisiyle yarışa çıkmış denebilirdi. Bu-
rayı değil otuz, on yıl, hatta beş yıl görmeyenlerin bile aradaki değişikliği fark etmemeleri imkânsız
olduğunu söylediler. Tencerede kaynayan süt gibi şehir taşıp nerelere kadar yayılacaktı böyle? Her
tarafta bir yapı faaliyeti. Ucuz yapılar, çabuk tamamlanan küçük daireli yapılar.
(…)
Bunca yıllık gazeteciyim. Ahmet Emin Yalman kadar değilse bile epeyce memleket gezdim, gördüm.
Fikir tartışmalarına katıldım, politika kavgalarını izledim. Vardığım sarsılmaz inanç şu: Dünyada kötü
adam, çıkarcı adam, ahlâksız adam çoktur. Fakat kötü millet, çıkarcı millet, ahlâksız millet yoktur.
Aralarında coğrafyanın, ekonomik koşulların, gelenek ve göreneklerin doğurduğu bir takım karakter
ayrımları bulunsa da toplumlar genel olarak iyidirler, birbirlerini sevmeye, saymaya, anlamaya yat-
kındırlar. (…) Uzun yıllardır bu inanca bağlandığım için şimdiye dek yazılarımda herhangi bir milleti
kötülemekten dikkatle sakınmışımdır. Örneğin, Kıbrıs dâvasının bugünkü içinden çıkılmaz hâle gel-
mesinde Adada yaşayan Türklerle Rumları, ya da Türk milleti ile Yunan milletini nasıl suçlayabiliriz?
(…) (Biz derken iş başındaki sorumlularımızı kastediyorum). Bu durumda Türk, Yunan, İngiliz ve
Amerikan milletlerinden bir veya bir kaçını kötü niyetle suçlamaya imkân var mı?
(…) Ruslar genellikle sabırlı, telâşsız, uysal nisanlar. Lenin’in mezarını ziyaret etmek için kuyruğa
girip üç saat, dört saat hiç bir kargaşalığa meydan vermeksizin rahatça bekleyebiliyorlar (halkı bu
ziyarete çağıran bir kimse olmadığı gibi mezar kapısındaki nöbetçi erlerin dışında kuyruk düzenini
koruyacak bir polis kuvveti de görmedim). Sokaktaki trafik düzenine de halk âdeta kendiliğinden
uyuyor. 1935 yılında bütün Moskova’da topu topu dört yüz taksi vardı. Tek hat hâlinde o zaman yeni
açılan metro, ihtiyacı karşılamaktan çok uzaktı. Şehir içinde bir yerden bir yere gitmek başlı başına bir
mesele idi. Bugün metro şebekesi, büyük Batı başkentleriyle yarışacak kadar genişlemiş, örümcek ağı
misali, Moskova’nın yeraltını sarmıştır.
741