Page 739 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 739
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10 362
9.ÜNİTE> Gezi Yazısı Kazanım A.4.12: Metni yorumlar.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Yorumluyorum 20 dk.
Amacı Metinle ilgili tespitlerini, gerekçelerini belirterek ifade edebilmek. Bireysel
Yönerge Aşağıdaki metni okuyunuz. Soruları metinden hareketle cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
İsfahan, Nısf-ı Cihan
Bir zamanlar şarkın en büyük şehriydi; kuşkusuz bu büyüklüğü ortaçağın teknik imkânları içinde
tasavvur etmek lazım. Bazı tarihçilerin özellikle de hanlıların 1250’deki Moğol istilasından önceki
İsfahan’ın nüfusunun bir milyon olarak göstermeleri tam bir ölçüsüzlük. Aynı ölçüsüzlüğü İstanbul
ve Bağdat için de yaparlar. Bir milyonluk halkın yiyeceği hangi araçla gelecek; o kadar kişinin günlük
kanalizasyona yığdığı hangi suyla temizlenecek, hesaplayan yok. Şurası açık: İsfahan güzeldi ve her
zaman güzel, sakinleri de Allah yoldan çıkarmasın, her zaman şehirliydi, bugün de öyle. Nitekim bir
ara şehrin ortasına işbilir belediyecilerin; para kazanırız hem de şan olur deyü dikmeye çalıştığı- gerçi
bizimkilerle kıyaslanamaz- gökdelenler UNESCO ve İran aydınlarının tepkisini çekti diye “yarı yıkık”
duruyor. Ortadoğu’nun tarihi kentlerinin ortak bir sorunu var; eski şehirler yani tarihi dokunun en
önemli kesimi barındıran merkez, hızla gecekondulaşıyor. Ya eski sakinler fakirleşmiş ya da göçmen-
ler burayı istila etmiş; ya binalar zamanın ihmaliyle çöküyor ya da şehirlerde bu yeni gelenlerin cebi
biraz para gördükçe binaların üstüne briket kat çıkılıyor.
(…)
“Cihanın nısfı”, yani yarısı olan İsfahan kentinin yarısı da bu arsız meskenleşme ile mücadele etmek
zorunda; İran’ın gerçekten becerikli ve üstat restoratör ve mimarları saçını başını yoluyor. Aklıma he-
men Süleymaniye ve Fatih semtlerinin etrafındaki oluşumlar geliyor, bu iki semtimizi toptan ele alıp
düzenlemedikçe her girişim kanseri aspirinle tedavi etmeye benzer.
(…)
İranlılar, Batıya yöneldikleri kadar dedelerinin de mirasını dağarcıklarında götürüyorlar. Sanayi ve
zirai üretimi bizdekinden çok düşük olan bir ülkede, bütün Balkanlar ve Ortadoğu ile mukayese ka-
bul etmeyecek bir aydın sınıfın varlığını başka türlü izah edemeyiz. Okumak, çizmek, şiir ve müzik
çöllerin, kayalıkların ve yeşil vahaların ortasındaki bin yıllık şehirlere başka bir hava veriyor. Eğitim,
mevcut kültürün gelecek nesillere aktarılması demek. Bu görevi sıra, tahta, harita, öğretmen ve mü-
dürden oluşan bir manzaradan yani OKUL’ dan beklemek yeterli değildir. Kültürel miras bir gönül
alışverişidir. Büyükbabası ve büyükannesini sevmeyen torunlar, torunlarına vaktinden ve cebinden
fedakârlık yapmayan büyük ebeveynler mirası aktaramaz. Manasız bir çekirdek aile kültürü bütün
dünyada kuşaklar arası uçurumu büyütüyor ve klasik kültür yeni kuşaklara aktarılamıyor. Ben doğru-
su İran’ın siyasi rejimini pek dikkate almıyorum. O ülkelerde bir gelecek görüyorum, o da geçmişini
her devirde, her rejimde, her istilada saklayabilmiş olmasından geliyor.
(…)
İlber Ortaylı, Eski Dünya Seyahatnamesi
737